iğrenç bir ruh halindeyim bölüm kötü olursa çok özür dilerim hiç yb yazıcak halim yok ama sizi bekletmek istemiyorum yani eğer bölümü beğenmezseniz kusuruma bakmayın
...
minho
jisungneden böyle yapıyorsun
lütfen cevap ver
jisung lütfen cevap ver
nolursun
umarım şuan ağlamıyorsundur
veya kendine zarar vermiyosundur
jisung
minhoözür dilerim
ama ikisini de yapıyorum
minho
ben
ben neden bu kadar iğrencim?
minho
jisung...sen iğrenç birisi değilsin
gerçekten değilsin
lütfen yapma böyle
jisung
hayır minho iğrenç biriyim, dünyadaki en iğrenç varlığım ben, yaşamayı hak etmeyen iğrenç bir varlıktan başka bir şey değilim ben minholütfen sevme beni
minho
jisungyanına geliyorum
jisung
peki...
minho jisung'un evinin önüne geldiğinde zili çalmasına gerek yapmadan açılmıştı kapı, karşısında saatlerce ağladığı için kızaran gözleri ve yeni kesildiği belli olan kanlı kollarıyla jisung duruyordu. minho hiçbir şey demeden sadece sarıldı sevgilisine, biliyordu jisung'un ağladığı zaman konuşmak yerine sessizce sarılmayı sevdiğini.
jisung'un kolunu kaldıracak kadar bile gücü olmadığı için sadece kafasını minho'nun omzuna koydu ve ağlamasına orada devam etti. jisung ağlarken minho sadece jisung'un sırtını sıvazlıyor ve saçlarını okşuyordu. bir süre kapıda bekledikten sonra minho jisung'u kucağını alıp içeri geçti ve arkasından kapıyı kapattı.
jisung biraz güç bulduğunda kollarını minho'nun boynuna doladı, minho jisung'un odasına gittiğinde yerdeki kanlı peçetelere ve kanlı jilete baktı. jisung'u yatağa bırakıp yanına oturdu, jisung hâlâ ağlıyordu, minho sevgilisini bu halde göremeye dayanamıyordu. sevdiği çocuk karşısında kanlı kollarla titreye titreye ağlıyordu fakat minho onu nasıl teselli edeceğini bilmiyordu, en çokta bu üzüyordu minho'yu.
"jisung yeter, ağlama artık, lütfen..." jisung ilk minho'ya, sonra yere baktı. bir şey demeden kafasını minho'nun omzuna koydu. minho jisung'u belinden tutup yanına çekti ve sarıldı. "zayıflamışsın." jisung onaylar gibi mırıltılar çıkardı "yemek yemiyor musun yoksa?" jisung kafasını kaldırıp iki yana salladı, minho jisung'un gözyaşlarını silip yanağını öptü "bak jisung, biliyorum kuzenini kaybettin ama kendine bu kadar eziyet etme yalvarırım, ve artık yemek ye, yoksa bende sevdiğim birini kaybedeceğim." minho jisung'un gözlerinin içine bakıyordu fakat jisung sadece yere bakıyordu.
"minho..."
"biliyorum, eunji'yi çok seviyordun. ama lütfen kendini bu kadar yıpratma."
jisung kafasını onaylar bir biçimde salladı. "aç mısın?" minho aslında cevabı biliyordu, sadece laf olsun ve konu dağılsın diye sormuştu. jisung yine kafasıyla onay verince ayağa kalkıp jisung'u tuttu ve ayağa kaldırdı, "o zaman hadi yemek yiyelim."
"biliyor musun yemek yapmayı?" minho jisung'a bakıp komik bir şey söylemiş gibi sırıttı, "tabii kide biliyorum! kim bilmez mi?"
"ben bilmiyorum da." minho'nun aniden aldığı cevapla hafif ağzı açıldı ama sonra hemen kapattı, "yani bilmeyenler de vardır muhakkak. herkes anadan doğma bilmiyor sonuçta, değil mi?"
jisung konuyu değiştirmek için çırpınan minho'yu görmezden gelip mutfağa ilerledi, minho jisung'un gittiğini fark edince hızlı adımlarla ona yetişti. "hadi, yap bakalım yemeğini. görelim marifetlerini." jisung oturup minho'yu izlemeye başladı, nasıl yemek yapacağını çok merak ediyordu.
"izle ve gör sevgilim."
...
biraz kötü oldu gibi ya
şimdilik idare edin elimden bu kadar geldi
bir okuyucu da düz yazı istemişti o yüzden düz yazı yazdım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just friends? | minsung (texting)
Fanfictionminho: lütfen sadece arkadaş olduğumuzu söyleme jisung.