İçimde bir fırın var, ateşi yakan ateş
O ne alev deryası, çiçek bahçesine eş.Necip Fazıl Kısakürek
Yazar Anlatımı
Acı çığlıkları duyulmayınca insan içine kapanır, kimseye ne derdini ne de acısını yanarmış. Adı üstünde yanmakmış. Anlatırken bile sizi yakacak acılarmış. Yandıkça kül olacak, yandıkça ruhunuzdan cam kırıkları misali parçalar koparacak.
Dılda'da böyleydi işte. Ankatmayı çok istedi ama dinleyeni olmadı. Ağladı, bağırdı, çağırdı ama ne dönüp baktılar ne de dinlediler. Herkes kulağını kapadı acı çığlıklarına. Herkes kör oldu acılarına. Umursandı. Ama umursanan sadece yüzünde ki ve bedenindeki izlerdi. Bu yüzden di ya Dılda'nın izlerinden nefret etmesi.
Çirkin bulmasının sebibiydi bunlar. Annesi önce yarasına bakardı hep. İz kalmasın diye elinden geleni yapardı. Odasına geldiğinde yüzünde ki şalı kendisi açardı önce. Bir zamanlar istemediği çarşafı şimdi o da kabul etmişti. Yüzünde ki izi bir tek annesine göstermişti.
Herkes yarasını sormuştu. Çok mu yanmıştı yüzü? İz kalmış mıydı? Çok mu büyüktü? Yüzünü çirkin mi gösteriyordu? Bu yüzden mi peçe takıyordu? Ama kimse sormamıştı. Nasıl hissetiğini, acıyıp acımadığını, nasıl hissettiğini. İnsanların önemsediği tek şey Dîlda'nın dış görünüşüydü.
Bu görüşler onda psikolojik olarak çöküntülere neden olmuş ve kendine gelmesi zaman almıştı. Düşmanıyla aynı evde yaşamak ayrı bir acıyken onun yüzünden odalara kapanmak kendine en uygun gördüğü ceza ama onun deyimiyle ödüldü. Belki de bu ödül ceza olmazdı. Belki de bu ödül onun kurtuluşu, en yakın dostunu ve ona hayatında ki en büyük yol arkadaşını verirdi.
Kriz eşiğine gelen genç kız annesine ne kadar seslensede kadın bir kere bile dönüp bakmamıştı. Bu duygu Dılda'da zamanın prangalarına vurulmuş ölü gibi fakat hala yaşayan acıları diriltmeye başladığında bedeninin titremesine engel olamadı. Aklında ki çığlıklar kulağında uğuldamalar oluşturmaya başladığında çınlamalar eşliğinde kendi sesini duyamaz olmuştu.
Annesi gidiyordu. O gün ki gibi gidiyordu. Arkasına bile bakmadan. Sesini bile duymadan. Bağırıyordu Dılda. Beyninde deprem etkili bir ağrı oluşmaya başladığında başının zonkladığını hissediyordu.
Gitme diyordu annesine, dur diyordu. Ama annesi gidiyordu. Herkesin ona baktığını hissediyordu. Tüm gözler üstündeymiş gibi hissediyordu. Nitekim öyleydi de. Herkes ona bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞOĞLU ( Ağa Serisi 2 )
Romance" Ey benim güzelliği ateşe kurban sevgilim. Ben sana bu kadar sevdalıyken sen beni nasıl görmezden geldin? " Elleri yüzümdeki peçeye uzanırken heyecan ve korkudan ellerim titriyordu. Heyecan dokunuşlarının sebebiyken korkum yüzümdeki çirkin izden ka...