Tuğçe ofisinin kapısını açtığında kapıda dikilen Çınar hızlıca içeriye girmişti.
"Nerde kaldın Çınar ya?"
"Geldim işte öyle ha diyince bulunmuyor istediğin şeyler var." Tuğçe gözlerini devirip elindeki dosyayı kapmıştı odasına doğru adımladığında dosyayı karıştırmaya başlamıştı bile.
Serdarın kayıtlara geçmemiş belgeleriydi bunlar usblerin içinde görüntüleri vardı açıkcası Tuğçe bu kadar belgeyi bile beklemiyordu.
Çınar elinde kahveler ile Tuğçe'nin odasına geldiğinde Tuğçe dosyayı bırakıp çınarın elindeki kahveyi almıştı.
"Sen nerden buldun bunları?"
"ne yapacaksın Tuğçe?"
"ya söylesene bilmem gerekiyor."
"Efe'nin babası, ilyas abi onda vardı bunlar aslında o başka yöntemle halletmek istedi ama araya girdik." Tuğçe'nin gözleri büyümüştü yavaş yavaş Çınarın ve Efe'nin nerde olduğu aklına oturuyordu.
"Neden girdiniz?"
"Masumlara bir şey olsun istemiyorlar, o yüzden."
Çınar oturduğunda Tuğçe ayağa kalkıp arkasındaki balkonun camını açmıştı.
"Şimdi olayımız ne, ne yapıyoruz?"
"Şimdi olayımız benim güçlü bi yazılı dilekçe vermem ve mahkemede her şeyi apaçık söylemem."
"Ahmetin duruşması yarın ama?"
"Evet o yüzden seni yavaştan gönderiyoruz bende çalışıyorum."
"Ama akşam açılış var sende gel ya hem diğer mekan gibi değil bura."
"Çınar, böyle yerleri sevmiyorum pek.."
"ya kızım o kadar belge buldum sana yarım saatin içinde gelsen ölür müsün?"
"Hadi kardeşim hadi bakarız." Çınar ayağa kalktığında ceketini düzelip kapıya yürümüştü kapıdan çıkandan dönüp Tuğçeye baktı.
"Akşam alırım seni görüşürüz.." hızlıca ofisten çıktığında Tuğçe laptopunu açmıştı.
Dosyayı tekrar tekrar okuduğunda her ayrıntıyı not etmişti. Savunmasını hazırladığında boynunu ovalamıştı yeniden.
Kendini bir anda bu olayın içinde bulmasını garipsiyordu sabahtan üvey babasının karşısına dikilmesi yıllar önce yapamadığı şeyleri yeni yeni yapabiliyordu.
Ellerinin titremesini hissettiğinde adamın gözlerini hatırlıyordu nefesinin kesildiğini hissetmeye başladığında sandalyesindennkaljıo küçük balkonuna çıkmıştı.
Hiç kolay bir hayatı olmamıştı Tuğçe'nin annesi babası yıllar önce ayrıldığında babası ile yaşamak onu mutlu ediyordu.
On beş yaşına kadar sevdiği insanların yanında kalmıştı, annesi velayet davasını kazandığında zorla almışlardı babasını yanından, birkaç hafta sonra da babasının tayini çıkıp gitmişti.
Sonrası da pek parlak değildi Tuğçe için büyük bir evde kimsesizdi üvey babasının psikolojik şiddetiyle büyümüştü.
En ufak olayda onu cezalandırmak için vakit arıyordu ama insanların Yanında onu ne kadar sevdiğinden bahsediyordu.
Tuğçe ise onun kendisine olan temasından nefret ediyordu tiksiniyordu her dokunuşunda. O günün akşamına vücudunu kazıyarak temizliyordu adeta.
Onlarla geçirdiği tüm zaman onun için bir girdaptı, bu onun ruhunu, bedenini çok etkilemişti.
Lise zamanında yatılı okula vermişlerdi Tuğçeyi. Bu ruhundaki izleri sertliği ve kavgacılığıyla içinden atmaya çalışıyordu. Ve çevresine verdiği zarardan dolayı kendisini cezalandırıyordu.