Kusuruma bakma lütfen, kelimelerim epeyce yetersiz. Üzerimde bir kırgınlık, tüm laflarımı esir almış... Her zaman söyleyecek sözlerim, konuşacak kitaplarca cümlelerim vardır ama bu kez farklı.
Tamı tamına bir ay oldu. Gözlerimiz hiç buluşmadı. İlahilerden alıntı sesini uzaktan da olsa hiç duyamadım... Bana hiç bakmadın, bedenime seninkiler dışında her göz değdi sanıyorum. Ama sen hiç bakmadım.
Kabullenmedim bu durumu, alışmadım da. Sensizliğe nasıl alışılır ki zaten?..
Ben alışamam.
Bir kez daha affına sığınıyorum. Bir türlü dökülmüyor içimdeki şiirler elimdeki rengi solmuş kağıda, ömrünün sonlarında olan kalemime... Bir türlü varmıyor sana yazdığım şarkılarım dilime, bir türlü akmıyor pınarlarıma doluşan tuzlu yaşlarım. Ben eskisi gibi değilim.
En son ne zaman konuştuğumu hatırlamam. Birkaç günü buldu sanırsam, birkaç gündüzsüz geceyi... Bir şeylerin sonuna gelmiş gibi hissediyorum. Günlerdir düşünüyorum, aklım boş odalar, boş sokaklar misali. Ne düşündüğümü bilmem.
İçimde bir his dolanır, durmak nedir bilmez. Her yerime renginden verir. Tüm o sözlerimi benden aldı hyung, zaten pek şikayetçiydin, "Bazen benim kelimelerimi de çaldığını düşünüyorum çocuk." derdin ve gülerdin. Gülmekten başka çaren yokmuş gibi. Üşütürdün beni. O zamanlar da olduğu gibi şimdi de susuyorum ama bu kez sıcaklığı bulduğum benliğin benden epey ırak.
Anlıyorsun değil mi? Bu kez apayrı, diğer tüm durumlardan çok başkadır halim...
Söylemekten ne kadar sıkılsam da çok uzağım kendime. Eskiden yüreğime sarılırdım sanki, şimdi ise nerede olduğunu bile bilmem.
Birkaç ses esir almış zihnimin duvarlarını, oradan oraya yankır dururlar. Birkaç yolun haritasını kazırlar gözlerime, söylemekten çekinirim.
Beni burada tutan bir sen varsın hyung. Tüm o sesleri kapı dışarı eden, köklerimi toprağa sonsuzlukla geçiren sen varsın. İnanmalısın bu dediklerime çünkü ben bir kez daha, çaresizce kaldırımlarındayım. Yine ışıksız pencerendeyim. Bir kez daha çok üşüyor, bir kez daha yokluğunda kavruluyorum.
Gitmek istiyorum en uzaklara, kendimin bile olmadığı ıssız topraklara, ıssız rüzgarlara. Benim henüz tutmaya kıyamadığım ellerinle ellerimi sar istiyorum, beni vazgeçir istiyorum. 'Benden hiç gitme, gözlerimden hiç sakınma, sözlerinden mahrum bırakma beni.' demeni istiyorum gözlerinle gözlerimi tutarken, ellerimi sıkıca tutarken dökülsün istiyorum şu şifa sözler o güzelim dudaklarından.
Çok mu şey istiyorum, çok mu hayal kuruyorum?
Sadece anlayamıyorum, niçin böylesine kırgınsın bana? Özür diledim öyle değil mi, o iki kelimenin zehirli, lanetli ve acınası olduğunu biliyor olsam bile senin için dudaklarıma sürdüm, değil mi? Gençlik gururumun gözlerine bakamaz oldum o iki laftan sonra ama bu kez de benim gözlerime bakmayan sen oldun.
Beni affetmedin.
Tüm o hüznünü toprağa bırak demiştim, tüm o kırgınlığını pervasız rüzgarlara dağıt, tüm o bitmek bilmeyen, zehirli öfkeni milyonlarca yaprağa serpiştir demiştim, milyonlarca ağaca... Ama sen hepsini bana sakladın. Bu durum kalbimdeki tüm kanı çekip, içimde uçuşup duran kelebeklerimin büyülü kanatlarını koparıyor olsa da ben sözümün arkasındayım Biriciğim.
Biliyorum pek bir söz verdim, pek uçuk kaçık sözler... Dokunmadığım tenine, bedenine aşkımla sahip oldum sandım, sana bir tek ben yeterim sandım. Seninle küçük bir evde, sonsuza dek mutlu oluruz sandım. Ben seni var olan tüm zamanların, tüm dünyaların sonuna kadar severim sandım, bize de koca koca dünyaları dolduran aşkımla yeterim sandım. Şu güven olmaz, sırt dayanmaz, arka dönülmez hayatta bir tek sana olan, dünyaları aşan, yere göğe yetmeyen aşkıma inanıyorum. İnanıyorum ve bir yandan da yanıyorum.
Ruhlarımız çarpışınca, gözlerimiz birleşince gözünde bir nefret belirir, güneşim söner. Komik bulurum, çünkü en başından bilmezdim bu halde olduğumuzu. Hayatımın baharındayım sanırdım gözlerinde gezindiğimde; hayatımın baharında, aşkımın baharında, senin baharında... Ne büyük yanılgıymış meğersem, ne de büyük bir yanlışmış, ne deli saçmasıymış. Sen her zaman bana aynı bakardın. Ben her zaman sana aynı bakardım. Birimiz aşkla; diğerimiz var olmuş, var olacak tüm o kötü duygularla...
Kalbimi çok kırıyor...
Kalbimi çok kırıyorsun hyung. Öylesine bir acı var ki bağrımda; beni sevmediğine, benden az da olsa haz etmediğine, gözlerimden ölesiye kaçtığına, kokumdan tiksindiğine, saçlarımın dağınıklığından rahatsız olduğuna, dudaklarımdan dökülen her kelimeden nefret ettiğine öylesine eminim ki sana güzel sözler bile edemez oldum. Senden öylesine çekiniyor, öylesine kaçınıyorum ki gözlerindeki nefretten aynalara bile bakamaz oldum. O güzel yüzünü solduran benim yüzüm olduğundan aynalara bile küstüm.
Eziyetine son veriyorum Canım Hyung.
Bu sana son mektubum. Yatağımın ucunda dinlenecek olan son kağıdım. Kaldırımlarındaki son gecem, ışıksız pencerendeki son manzaram. Seni üzmeyeceğim, seni üzme ihtimaline bile düşmeyeceğim. Seni gönlümde uzaktan var edeceğim hyung.
Şu delisaçması duruma "veda" demek gelmez bir türlü içimden, kan kusacak gibi hissederim o kelimeyi düşündükçe. Canım çok yanar. İster gözlerime bak, ister kulağını göğsüme dayayıp en yakından kalbimi dinle, nereye bakarsan bak, kime sorarsan sor benim için bir vedadan çok uzak şu lanet durum. Her zaman yanımda olacaksın, gündüz düşümde, gece rüyalarımda uçuşacaksın. Sen ise... Sanırım çoktan bırakıp gittin beni öyle değil mi?
Her neyse...
Hayalimde yaşatacağım kadar güzel kal, gözlerin o kadar güzel baksın, dudakların o kadar güzel gülsün. En güzel çiçekler senin olsun, en güzel kokular...
Yastıklarına sıkıca sarıl, güzel uykunu al, havalar soğuk üzerini sakın açma. Soğuk duş alma, çok sigara içme. Hep gül, hep gülümse. Benden uzakta, gönlümdeki kadar güzel, bir o kadar da huzurlu kal Canım Hyung. Çünkü bugün bir sondu. Bugün bir yudum acı suydu, bir yudum tatsızlık. Ama sonunda tükürüyorsun o yudumu, ben ise yutkunuyorum her zerresini.
Hoş kal lütfen hyung... Hoşçakal.
Seni çok seven Jeon Jeongguk'dan
Kim Taehyung'a1913, 17 Aralık
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüznüm Toprağadır.
FanficÇok mu dinç görünür bedenim uzaktan?.. Pek mi siyahtır saçlarım? Alnım pek mi çizgisizdir? Göz altlarım pek mi renginde? Bakışlarım hiç mi bahsetmez yorgunluğumdan?..