0.1

219 48 110
                                    

Selamün Aleyküm

Beni bu noktaya getiren okuyucularıma teşekkür ederim. (Onlar kendilerini biliyor) Artık başımda yeni bir bela daha var.

Bu kitapta yazılan ateistlik adı altında yazılan şeyler kurgu olduğu içindir. Bu tarz şeylere mahal vermeyiniz.

Keyifli okumalar.

~

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ الرَّحِيم

~

“Arayış yeridir dünya

Ara ki, kendini bulabilesin.”

~

"Deli oluyorum şunlara!" dedi Buket inleyerek.

Az önce çıktığım derste konu inançlara gelmişti. Orada müslüman bir kızla fena kapışmıştı yakın arkadaşım olan Buket. Bizim belirli bir inancımız yoktu. Tek inandığımız şey özgürlüktü. Bu da tamamen inançsız bir insan için var olabilecek bir kavramdı. Belli bir din içerisinde her zaman uyman gereken kurallar mevcuttu ve bu da kesinlikle özügürlüğe engel teşkil eden bir durumdu.

Adının Hatice olduğunu öğrendiğimiz müslüman kız da kendisinin özgür olduğunu savunmuştu. Hatta orataya deliller bile koymaya kalkışmıştı. Kız çarşaf giyiyordu bir kere. Her gün tek tip kıyafeti giymenin neresi özgürlük olabilirdi ki!

Ayrıca erkeklerle muhattap olamıyor, çoğu eğlence mekanına gidemiyor, içki, sigara vs. kullanamıyor ve bunun gibi bir çok şeyi de yapamıyordu. Bunların üstüne birde yapmaları gereken şeyler vardı. Ne olduklarına dair pek bir fikir sahibi değildim. Bildiğin tek kavram namazdı. Onun da ne olduğunu bildiğimden emin değildim.

Özgürlük kavramı bize göre değişemezdi. Bu yüzden onun bahsettiği özgürlükle bizim bahsettiğimiz özgürlük farklı olamazdı.

Eğer ders bitmemiş olsaydı kızla kapışmaya saatlerce devam edebilirdi Buket. Ben tartışmaya girmek yerine sadece Buket'i desteklemiştim.

"Takma şunları kafana Buket! Sığ kafalı insanlar. Ne dersen de hiçbir şeyi değiştiremezsin!" dedim sinirle.

Buket de derin bir nefes vererek arkasına yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Bir dahaki ders haklı olduğumu ispatlayacağım!"

"İnsanlarla uğraşma Buket," dedi Doruk menüde gözlerini gezdirirken. "Ne istiyorlarsa yapsınlar."

"O kızın nasıl üstüme çıkmaya çalıştığını görmedin sanırım. Aklınca beni rezil edecekti."

Garson yanımıza geldiğinde kısa bir an için sohbetimiz bölünmüş oldu. Kendime bir sıcak çikolata söylerken, diğerleri de bana eşlik ederek  kendilerine birer sıcak çikolata söylediler. Garson isteklerimizi not ederken ben aşağılayıcı bir tonda konuşmaya başladım.

"Bizi rezil edebileceğini sanmıyorum. Müslümanlık bir kere akla mantığa aykırı. Bizim savunduğumuz şeyler tamamen mantıklı ve bilimsel birçok açıklaması var. İnsanlar biraz akıllarını kullanıp doğruyu arasalar zaten bulurlar. Onlar körü körüne inanmaktan öteye geçemzeler. Sunacakları deliller de tamamen kendilerini kandırmak için. Takılma yani."

"Haklısın," dedi Buket bozuk bir sesle. O her zaman inatçıydı. Bir şeyi inanıyorsa onu ölümüne savunurdu. Ağzı öyle iyi laf yapardıki çoğu zaman ikna etme konusunda başarılı olurdu. Bugün ise bunu başaramıyor oluşu onu sinirlendirmiş olmalıydı. Ben onun kadar takmıyordum. Ne de olsa sonuna kadar haklıydım.

"Muhattap olmayın. Dersimizi dinleyip çıkalım işte!" dedi Doruk ters bir sesle.

"Söz veremem," dedi Buket inatla.

"Bırakalım kim neye inanmak istiyorsa insansın. Neden o kızın inandıkları seni bu kadar ilgilendiriyor?"

"Kızın beynini yıkamışlar Doruk," dedim araya girerek. "Olmayan bir şeye inanıyor! Bu uğurda gençken yapabileceği çoğu şeyi elinden alıyor. Onların yaşadıkları hayat mı? Resmen kendi kendilerine baskı kuruyorlar."

"Her neyse. Bu konuyu daha fazla uzatmasak mı hanımlar," dedi Doruk otoriter bir tavırla. Biz suskunkaşırken Doruk'un bakışları bana doğru döndü. 

"Bugün için var mı bir planın Ecmel?"

"Yaklaşan vizelere çalışmak dışında mı," dedim sırıtarak. "Hayır,yok."

Doruk yüzünü buruşturdu. "Şu sınavlar bir anda eğlence hayatımı öldürdü."

"Abartma, sadece iki hafta sabretmen gerekecek!"

"Aman ne az," dediğinde kıkırdadım.

"İstersen beraber ders çalışalım." Sunduğum teklif karşısında Doruk bana sen ciddi misin dercesine bir bakış attığında bunun apaçık bir red cevabı olduğunu anlamıştım. Omuz silkerek garsonun önüme bıraktığı sıcak çikolatayı içmeye başladım.

Daha sonra boş bir muhabbet dönmeye başladı masada. Ara sıra bana yöneltilen sorular dışında sessiz sakin tavrımı koruyarak onları dinlemekle yetinmiştim.

İkinci dersimizin saati yaklaştığında söylene söylene toparlanmaya başladık. Bir ara dersi ekecek gibi olsak da Buket okulun daha ilk döneminden devamsızılıklarımızı bitirmememiz gerektiği konusunda bizi uyardığı için bu fikre oracıkta veda etmiştik.

Herkes hazır olduğunda kimseye fırsat vermeden hesabı ödeme işini devraldım. "Siz çıkın, bugün hesaplar benden."

Genel olarak hesapları sıra sıra ödediğimiz için kimse bana karşı çıkmadı. Onlar kafeden ayrılırken bende garsona hesabı getirmesini işaret ettim. Çok geçmeden garson post cihazını alarak yanıma geldi.

"Ne kadar?" dedim çantamdan kredi kartımı çıkartırken.

"Yüz elli."

"Şuradan alabilirsiniz," diyerek kartı uzattığımda garson kartı aldı. Bende bakışlarımı etrafta gezdirdim. Burası kampüsün içinde olduğu için genelde öğrencilerle doluydu. Hatta garsonlar bile öğrenciydi. O yüzden normal yerlere göre daha çok seviyordum burayı. Kafa insanlar bulmak kolaydı.

Garson kartı tekrar uzattığında elinden alarak cüzdanıma yerleştirdim ve fişi alarak iyi günler dileyen garsonun yanından ayrıldım. Tam fişi buruşturup çöpe atmak üzereyken tükenmez bir kalemle yazılmış ve oldukça kötü olan el yazısı beni durdurdu.

Arayış yeridir dünya.

Ara ki, kendine bulabilesin...

~

اللهمّ صلِّ على سيّدنا محمّد وعلى آل سيّدنا محمّد

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed ve ala ali seyyidina Muhammed.

Allah'ım, Hz. Muhammed (S.A.V) efendimize, onun ailesine ve ashabına rahmet eyle.

Kendini Bul ↭ Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin