20

936 115 30
                                    

Merhabalar çiçeklerim. Size bir şey sorup sizi bölümle baş başa bırakacağım.
Ben bölümleri maalesef ki koşturmacadan dolayı her gün atamıyorum, ne zaman yazdıysam hemen düzenleyip paylaşıyorum.
Sizin gibi güzel bir okuyucumun önerisi oldu ama size de sormak istedim.

Ben bölümü yazdığım kadarıyla atayım ? Ki bu genel hatlarıyla bugüne kadar attığım uzunlukta oluyor

Yoksa bir iki bölüm uzunluğunda yazıp (biraz daha gecikmeli olacaktır muhtemelen) öyle mi paylaşayım?

Keyifli okumalar ♡

Sabah uyandığında evde iki gün boyunca dinlenmiş olmanın verdiği rahatlıkla ayaklandı. Oldu olası evde oturmayı sevmezdi ama bu iki gün ona hayli iyi gelmişti. Bir kere zihnen toparlamıştı.

Alalacele elini yüzünü yıkayıp abdest aldı. Sular az akıyordu diye daha bir üşüdü elleri. Yağan karın ayaza çekmesiyle borular donmuştu. Hızlıca odaya gidip üzerini giyindi sessizce. Annesi uyansa da iyi olduğuna ikna edip çıktı evden. Mutlu muydu bilinmez ama rahattı.

Yerdeki karları eze eze ulaştı fırına. Kapıyı açar açmaz arkasından ustasının aceleyle içeri girdiğini gördü. Ellerine hohlaya hohlaya gelmişti. "Günaydın Serhatım, geç bakalım. Valla kış günü bile çekilmiyor ocakta durmak" deyince serhat gülümsedi. Ustası mutfağa adımladı. Ellerini yıkadıktan sonra un çuvalını kaldırıp hamur için tekneye boşaltırken göz ucuyla oğlana bakıyordu.

Serhat küreğe odunları tek tek yerleştirip içeri yollarken yine sigarasını yakmayı ihmal etmemişti. Ocak yandı  içerinin havası biraz daha normale döndü. Hamur açan eleman gelince sıradan muhabbetlerle işlerine devam ettiler.

Serhat insanların ekmek için sıraya girdigini görünce kapıda bekleyen insanlara boş gözlerle bakıyordu. Gözü istemsizce askerin penceresine takıldı yine aralık olduğunu gördü. Gözünü bir kaç saniyelik kapatıp derin nefeslendikten sonra sırtını dönüp sadece işine baktı. Öğleye doğru insanlar azaldıkça ekmek pişirme işi de hafiflediğinden kapının önüne çıkıp nefeslendi.

"Serhat öğle paydosuna eve mi gidiyorsun?" diye sordu hamur açan eleman. O da serhat gibi kapı önünde durup sigara içiyordu zevkine. Onun pek tiryaki olduğu söylenemezdi.

"Yok ibo, ev uzak buradayım" dedi bir yudum daha aldi. Hafif yan dönüp içeriye bakti. Sicak cay getirsem mi diye düşünürken "benim aşağıda işim var öğleye. Gidelim mi?" Diye sordu İbrahim. Aşağı dediği yer fırının bir kaç mahalle aşağısında kalan çarşıydı.

Serhat arkadaşına dönüp bir kaç saniye düşündükten sonra olur deyip kafayı salladı. Gözü tekrar askerin evine takılınca perdenin çekilmiş olduğunu fark etti. Oflayıp içeri adımladı. Kalan bir kaç ekmeği de hızlıca pişirip montunu giydi. Tuvaletten çıkan İbrahim'le çarşı yoluna koyuldular.

"Babam şu köşede ayakkabı tamircisi" deyip ileride küçükçe bir dükkanı gösterdi İbrahim "onun yanına uğrayıp gidelim" dedi.

"Benim bir ayakkabım var onu getireyim ben bir gün" dedi civarda hiç tamirci yokmuş gibi. Arkadaşının babası diye nedense ona getirmek istemişti.

Dükkana gitmek için yolun karşısına geçtiler. Büyük bir marketten kasa kasa erzak çıktığını gören serhat gayriihtiyari bir merakla etrafına bakınınca üç askerin kasaları askerî araca yüklediklerini gördü. Markete bakınca askeriyeye yakın olduğundan muhtemelen onların daima alışveriş yaptığı yer olduğunu düşündü.

KİRLİ POSTALLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin