Havaalanındaydım. Yanımda annem ve ablam vardı. Bineceğimiz uçağı beklerken ağaç olmuştum, hatta meyve bile vermiştim ama hala bir anons yoktu. Ve saat daha sabahın-daha doğrusu gecenin- 04.00 idi.Tam ağzımı açıp söylenmeye başlayacakken duyulan anons ile sustum. Evet, bu bizim bineceğimiz uçak için geçilen anonstu.
Sevinç ve heyecanla olduğum yerde zıplayıp ellerimi birbirine çarptım, ablam bu çocukça davranışım yüzünden bana göz devirse de umursamadım. Henüz 17 yaşındaydım ve hala çocuk sayılırdım sonuçta, istediğimi yapardım.
Uçağa binene kadar sessizdim, bindiğimiz ve koltuklarımıza yerleştiğimiz saniye o anın stresiyle konuşmaya başladım.
"Ya uçak düşerse? Ya uçak düşerse ve herkes ölürse? Ya uçak düşerse ve cesedimizin en ufak parçasını bile bulamazlarsa? Ya uçak düşerse ve herkes ölür de ben yaşayıp yalnız kalırsam? Ya uçak denizin içine düşerse ve uçak yüzünden değil de boğularak ölürsek?"
Aklıma gelen tüm kötü ihtimallerin hepsini tek nefeste söylemiştim. Anksiyete başa belaydı.
Ablam her zamanki gibi duymamazlıktan geldi ve içinden göz devirdiğini belli eden bir bakış attı.
Annem gülerek konuştu,
"Söylediğin herşeyin gerçekleşme ihtimali çok yüksek. Ama bunları düşünerek moralini bozup, canını sıkma."
"Çok sağol anne ya, çok sakinleştim, adete içim rahatladı." Diye mırıldandım alınmış gibi bir ses tonuyla.
"Ne demek kızım her zaman, bu benim annelik görevim" dedi.
Sinirim bozulmuş bir şekilde ondan yüzümü çevirdim ve kafamı cama yasladım. Cam kenarını ablamla ettiğimiz uzun bir kavgadan sonra kapmıştım. Mutluydum.
Kulaklığımı bluetooth ile telefonuma bağladıktan sonra Göksel'in şarkıları ile dolu olan çalma listemi açıp rastgele bi şarkı seçtikten sonra camdan bulutları ve gökyüzünü izlemeye başladım.
Yaklaşık 1 saat 30 dakika süren kısa yolculuğun ardından uçaktan indik ve havaalanının önünde ki taksilerden birini çevirip, valizleri de bagaja attıktan sonra Foça'da ki yeni evimize doğru yola çıktık.
İstanbul'dan İzmir'e, yani annemin memleketine gelmiştik. Annem, babam ile boşandıktan sonra İstanbul'da kalmak istememişti. Şimdi ise Foça'da ki ananem ve dedemden kalan eve gidiyorduk.
Annem ve babam geçen hafta geçimsizlikten boşanmışlardı. Bize yansıtmamaya çalışsalarda anlaşamadıklarını farketmiştik ve onlarda buna devam etmenin saçma olduğu kararına varıp anlaşmalı bir şekilde boşanmışlardı.
Babam İzmir'e gitmemiz fikrine ablamı ve beni göremeyeceği için karşı çıksa da, ben akla karayı seçerek bir şekilde ikna etmiştim.
Havaalanının olduğu ilçe Menderes ile Foça arasında 1 saat vardı, o 1 saat geçene kadar heyecandan kafayı yemiştim. Yeni evimi, komşularımızı, evin manzarasını, odamı yani kısaca herşeyi çok merak ediyordum.
İstanbuldaki evimizde bulunan eşyalarımız birkaç gün önce gelmişti ve eve bırakılmıştı, ama tabii ki yerlerine biz yerleştirecektik.
Sonunda eve geldiğimizde kendimi heyecanla taksiden dışarı attım ve evin dışını incelemeye başladım.
3 katlıydı, fakat 3. Kat çatıkatı idi, evin duvarları beyazdı ve ikinci katta bir teras vardı. Eve tek kelimeyle aşık olmuştum.
Birden burnuma gelen yoğun deniz kokusuyla etrafa bakındım. Ve denizi gördüm. Evin tam karşısında kalıyordu. Arada mesafa vardı tabii ki ama buradan görünecek kadar da yakındı. Bu beni en mutlu eden şey olmuştu çünkü denizi ve yüzmeyi çok severdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ KELİME
Teen FictionKumsal, annesi ve babasının boşanmasının ardından annesi ile İstanbul' dan İzmir'e taşınır ve yeni bir hayata başlar, ve yan komşularının oğlu olan Cesur ile tanışır.