can parçam.

9 3 0
                                    

"Şimdi gideyim mi yani adamın yanına?" Sarı saçlı çocuk, tezgaha yaslanmış bir yandan sandviçini kemiriyor, diğer yandan kahvesini yudumluyordu.

Aldığı soru üzerine başını olumlu anlamda salladı, ağzındaki lokmayı yutup lafa girdi.

"Git tabii ki, koskoca Bang Chan. Bu arada, bir tane daha kahve hazırlar mısın?" Sunghoon, aldığı istek ile gülümsedi.

"Hazırlayalım bakalım." Tezgahın karşı tarafına geçmiş, kahveyi hazırlarken lafa girmişti.

"Senin üniversite ne zaman açılacak?" Sunoo, oflayarak konuştu.

"Bir, iki ayım falan kaldı." Sunghoon, sütün üzerine kahveyi dökerken yeniden konuştu.

"Hukuk zorlamıyor mu seni?" Sunoo, sahte bir ağlama ile konuştu.

"Çok zorluyor hem de!" Sunghoon, kahkaha atıp kahveyi tezgaha bıraktı. Sonrasında karşısındaki çocuğun sarı saçlarına elini daldırdı, Sunoo başını hafifçe kaldırmış, dudak büzmüş, kahve saçlı çocuğa bakıyordu.

"İkinci senendesin daha, değil mi?" Sunoo, başını olumlu anlamda salladı. Oflayarak konuştu.

"Kış gelince, geceleri bu kadar rahat görüşemeyiz. Hava soğuk olacak." Sunghoon, eğilip kollarını tezgaha dayadı, gülümseyip sessizce mırıldandı.

"Ben seni ısıtırım, dert etme onu." Sunoo, şaşkınca Sunghoon'a bakıp konuştu.

"Nereden geldi sana, bu cesaret ya!" Sunghoon, yeniden kahkaha atıp omuz silkti.

"Kim bilir. İç hadi şunu." Sunoo, başını olumlu anlamda sallayıp kahveden bir yudum aldı.

"Sen neden Bang Chan ile konuşmak istemiyorsun?" Sunghoon iç çekti.

"Ün kazanırsam eğer, hayatım zorlaşacak. Bunu istemiyorum." Sunoo, gülüp konuştu.

"Belki sen de yapımcı veya söz yazarı olursun, illa çıkıp söylemen gerekmiyor?" Sunghoon'un kafası, iyice çorba olmuştu.

"Becerebilir miyim ki?" Sunoo başını olumlu anlamda salladı.

"Bana kendi bestelediğin şarkıları söyledin, hepsi birbirinden güzeldi. Güven bana!" Sunghoon gülümsedi.

"Pekâlâ, arayacağım onu. Verdiği tarihte birlikte gideriz. Sen geç otur bir yere, ben konuşup geliyorum." Sunoo başını olumlu anlamda salladı.

Hemen sonrasında Jungwon gelip önlüğünü giyince, Sunghoon kendi önlüğünü çıkarıp tezgaha bırakmış ve personel odasına ilerlemişti.

Telefonunu açıp rehberine girmiş, Heeseung'un kaydettiği numaraya tıklamıştı. Kulağına koyduğunda çalmaya başlayan telefon, kısa bir süre sonra açıldı.

"Alo?" Sunghoon, duyduğu ses ile derin bir nefes aldı.

"Merhaba, Bang Chan sizsiniz değil mi?" Adam şaşkınca konuşmuştu.

"Evet benim ancak kişisel numarama nasıl ulaştınız, genelde bana menajerim aracılığıyla ulaşılır?" Sunghoon, numarayı kimden aldığını ve kendisinin kim olduğunu söylemişti.

"Sen barda şarkı söyleyen o çocuksun, anladım tamam. Dün beni arayıp gelmeni istemiştim, dün niçin aramadın?" Sunghoon, iç çekip konuştu.

"Tereddüt ettim açıkçası, arayıp aramamak konusunda ne yapacağımı bilemedim." Chan, anladığını belirtmiş ve daha detaylı konuşmaları için bir gün belirlemişti.

Sunghoon, günü bir peçeteye yazıp peçeteyi cebine yerleştirmiş ve telefonu kapatmıştı.

Personel odasından ayrılıp biten arası ile yeniden tezgaha doğru ilerlemiş, tezgahın arkasına geçip önlüğünü giymişti. Onun geldiğini gören Sunoo, hızla kalkıp tezgaha doğru ilerledi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 19 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

diakamós | sunsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin