0.1

33 10 35
                                    

Genç oğlan karşısındaki görüntüye hayretle bakıyordu. Midesi bulanmış. Kusma ihtiyacı duymuştu. Adımlarını geriletti.
"Sanırım kaçamadın" dedi heybetli herif. Diğer kadında ona destek verdi. Genç sessizce geriledi. Ve kaçmaya başladı. Bi yandan sayıklıyordu. "Bu bir rüya olmalı, bu bir rüya, gerçek olamaz, uyanmalıyım"

Ama geçmiyordu işte kaçarken ağaç dallarına çarpıyor, bedeninde açık kalan her deriyi çiziyordu. Ama bunu umursayamadı, yapamazdı. Çünkü bir an bile durursa arkasındaki kurtadamlar rahatlıkla onu yakalar ve aynı şeyleri yaşatırdı. Ayrıca göğsündeki acı dinmezken nasıl ufak çizikleri umursayabilirdi ki? Hızlandı, tanıdığı biriyle, Scott'la, Kira'yla Liam'la, Lydia'yla, en kötü ihtimal Jackson ya da Theo'yla bile karşılaşmaya razıydı. Arkasındakiler aradaki onlarca metreye rağmen hızla yanına yaklaşıyorlardı. Ne işim vardı da geldim siktiğimin yerine diye geçirdi.

Sonunda anayola çıktı. Son bi tempoyla, son hızıyla kasabaya gittiğini umduğu yoldan ilerledi. Nefes nefeseydi. Her an bayılabilirdi. Bedenindeki kan kokusunu hissediyordu. Midesi bulanıyordu. Ağlamak, içini dökmek, kusmak istiyordu ama yapamıyordu.

Enerjisi bitmişti. Artık koşmaya da mecali kalmamıştı. Koşar adımları yürümeye dönüşüyordu. Arkasındaki kurtadamlar hâlâ peşinde mi hiçbir fikri yoktu. Bir an göğsündeki acıyı hissedemez olmuştu. O kadar mı kötüydü. Bakmak istiyordu. Ama duramadı. Arkasından koşma sesi geldiğini duyunca yeniden koşmaya çalıştı.

Koşamadı..

Adımları kısa bir süreliğine hızlandı. Ama yaralanmış zayıf bedeni bunu kısa sürede sonlandırdı. Artık yürüdüğü de söylenemezdi. Yürüyebilmek için bedenini öne atıyordu. Araba sesi duydu. Ona doğru yürümeye çalıştı. Yolun ortasındaydı. Araba çok hızlı geliyordu ve kenara zamanında çekilebileceğini düşünmüyordu. Gözleri karardı. Araba zamanında durmuştu ama gencin bilinci zaten kapanmıştı. Son gördüğü üzerine doğru gelen siyah arabanın farıydı.

---

Adam meraklı gözlerle oğlanı inceledi. Baştan aşağı süzdü. Berbat durumdaydı. Tanrı aşkına Deucalion'un sürüsü daha kaç kişiyi bu hâle getirecekti. Hemen suçu atmayı istemese de bunu bir tek onlar yapardı. Çocuğun göğsündeki yarayı temizlemesi için Isaac'i çağırmıştı. Isaac çocuğun bedenine geçen tırnakların kanlarını hızlıca temizlemiş, baştan aşağı yıkamıştı. Şimdi de tedavi için gereken ilaçları ve kremleri almak için eczaneye gitmişti. Baş başalardı.

Odada çok güzel bir koku vardı. İster istemez adam rahatlamıştı. Vanilyalı kahve gibi yumuşak bir kokuydu bu. Koku çocuktan geliyordu. Kurt duyularıyla acı kokusu sezdi.
Çocuğun acısını almak için elini uzattı ama yapamadı. Tekrar denedi yine yapamadı. Ardından içgüdülerine güvenerek ona sarıldı. Siyah damarların bileğinden yükselmesini umursamadı. Fakat neden eliyle normal bir şekilde alamadığı aklını karıştırdı. Yakın olmalarını umursamadan yüzüne baktı.

Çocuğun yüzünde geçte olsa yumuşama olmuştu. O an fark etti. Güzel bir suratı vardı. Kaydırak gibi bir burnu, dağılmasına rağmen hoş duran saçları vardı. Yüzünde belli başlı benler vardı ve bu kusur gibi durmuyor, ayrı bir güzellik katıyordu. Siyah damarlar gelmeyi bırakınca kendini çekti.

Sonuçta her an uyanabilirdi ve yanlış anlaşılmak istemiyordu. Çocuğun kapalı gözlerine baktı. Muhtemelen ağlamaktan olacak ki gözleri kızarmıştı.

~Sığındığım tek limanım sensin~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin