Hayat bir kumardı. Yaptığınız bir seçim, tüm akışı değiştirebiliyordu. En çok can yakanıysa tercihlerin avucunuzun içerisinde olmasıydı.
Yıllar önce kendisine uzatılan o eli, hırsları yüzünden kabul etmişti. Ya etmeseydi mesela? Hayatı nasıl olacaktı?
Türkiye'de yıllar sonra bulduğu çok sevimli(!) ailesiyle havuz başında limonatasını mı içecekti? Prestijli bir iş adamı mı olacaktı zengin babasının şirketlerinden birinde?
Hiç inandırıcı senaryolar bile değildi. Muhtemelen o evde bir yolunu bulup Yiğit'i yine sokağa atarlardı.
Ya şimdi. Keşlere uyuşturucu bile satmıştı. Sadece önceden bağımlı olanlara satmış olsa bile birilerini zehirlemişti. Kendine verdiği sözü tutamamıştı.
Bir de mutlu mu olacaktı? Karma diye bir şey vardı. O kadar kötülüğün ardından, umması bile haramdı belki de.
Gözlerini araladığında kocaman bir yataktaydı. Oda siyahlara bürünmüş, aralarda mobilyaların beyaz işlemeleri kendini gösteriyordu sadece.
'Sanki' dedi içinden, 'Sanki içim yansımış odaya.'
Kemiklerindeki ağrıları umursamamaya çalışarak doğruldu. Aldığı darbeden olsa gerek başı dönünce birkaç saniye dinmesini bekledi.
Bacaklarını zorlayarak ayaklandı. Sargıdaydı bacağı. Vurulmuştu ya!
Koskoca Yiğit, bir kurşunla yürüyemez hale gelmişti, ha?
Koca bir kahkaha attı, ancak dışarıya hiç ses çıkmadı. Öyle yorgun düşmüştü.
Dışarıya bakmak istedi. Siyah panjurlarla kapatılmış pencereye yaklaştı. Kenarda sarkan zinciri asılarak panjurları araladı.
Klasik mafya evi konumuydu. Dağın başında... İleride, şehrin ışıkları ufak ufak görünüyordu. İçini bir soğukluk kapladı. Tüm vücudu titremeye başladı.
Ölecek miydi? Eh, biraz da orda yanardı. Buradan daha mı kötüydü? Olsundu.
Odanın içerisine çevirdi gözlerini. Pahalı vazolar, tablolar. Koca bir televizyon. Yumuşacık yatak. İki kapı. Kapılar bile ben kaliteliyim diye bağırıyordu.
Ölecek birisi için fazla lüks sayılmaz mıydı? Belki de ölmeden önce kurbanını rahat ettiren bir psikopattı.
Sargıdaki bacağında ağrı usul usul yayılmaya başlayınca kendisini yan taraftaki berjere bıraktı.
Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordu. Yorgunluktan yine gözleri kapanmıştı. Ara ara uyanıyor sonra tekrar uyuyordu.
Şiddetli bir ses evde yankılanana kadar bu böyle devam etti. Panjurların arasından görünen gökyüzü sabah olduğunu gösteriyordu. Gözlerini ovuşturarak ayılmaya çalıştı. Daha sonra yamuk yattığından ağrıyan boynunu ovaladı.
Bağırış sesleri her saniye daha da yükseliyordu. Bir süre sonra, yaklaşık yarım saat olduğundan emindi, evdeki patırtı son buldu.
Merdivenden çıkan ayakların sesi doldurdu kulaklarını, aynı sesler kapısının önünde durmuştu.
Sıra kendisine gelmiş olmalıydı. Olsundu. Olmasaydı, ters giden bir şeyler olurdu zaten.
Kapı aralandı, gözlerini yumdu. Pahalı parfüm kokusu burnuna usulca doldu birileri kendisine yaklaşırken. Ah, belki biraz kan kokusu da vardı...
"Uyanmış."
Yine sessizlik. Parfüm kokusu daha da yoğunlaştı. Sırtından ve bacaklarının altından geçen kollar kendisini kolaylıkla kaldırdı ve yumuşacık yatağa bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbim Yanımda ~ B×B
General Fiction‼️Gay Warning Yiğit kalbinin bu sefer yanında olduğunu düşünüyordu. Kimse çalamazdı... Öyle miydi?