Bir

344 32 50
                                    


Yüzündeki çocuksu gülümsemeyle elini uzattı ve tutmamı bekledi. Elimi cebimden çıkartıp elini tuttum ve dudaklarımı araladım. "Seni çok seviyorum. Hep beraber olalım, birbirimizi hiç bırakmayalım, olur mu?" Diye sordum. Büyüyen gülümsemesiyle gözlerime baktı, bu söylediğimi onaylıyor demek oluyordu. Tuttuğu elimi havaya kaldırıp gözümün içine bakarak öptü, içim titremişti. Gülümsememi tutamadan biraz kıkırdadım, ona olan sevgim her gün büyüyordu. Geri indirdiği elimi baş parmağıyla tüy gibi okşarken kulaklarıma çalınan silah sesiyle yerimden sıçramıştım, o da duydu mu diye anında yüzüne baktığımda acılı ifadesiyle karşı karşıya kaldım. Tuttuğu elimi daha sıkı tutup yere yığılması ve kulağımdaki yüksek sesli uğultu haricinde hatırladığım bir kaç kilit nokta vardı. Son sözlerinin seni seviyorum olması, gözümden boşalırcasına akan yaşlar ve ölene kadar elimi bırakmaması.

Sıçrayarak uyanmıştım yine rüyamdan, birkaç günde bir sürekli aynı rüyayı görüyordum. Bazen tekrarlı olarak bir kaç defa, bazen sadece tek bir defa. Yataktan kalkıp banyoya adımladım hızlıca, kolumdaki saate baktığımda yine saat sekizdi. Garip bir olay vardı ki, bu rüyada sıçrayarak uyandığım her zaman saat aynıydı. Zihnimin bana oynadığı oyunlardan biriydi bu da.

Soğuk suyu yüzüme çarptım bir kaç defa, rüyamda gördüğüm sahneyi aklımdan silmeye çalıştım yıllardır yaptığım gibi. Bu koca bedende artık ne aşktan ne de duygulardan eser kalmamıştı. İçim intikam ateşiyle yanıp kavruluyordu yalnızca. Havluya elimi bile uzatmadan tişörtüme ıslak yüzümü sildim ve tişörtü de baksırımı da üzerimden çıkartıp çamaşır makinasına attım, hizmetliler daha sonra çalıştırırlardı.

Duş kabinini açıp içeri girdim ve suyu hiç ayarlama ihtiyacı duymadan sonuna kadar açtım suyu, kafamdan aşağı buz gibi sular akarken zihnimi ve bedenimi temizledim dakikalarca, duşta yapılabilecek en güzel şey düşünmemekti. Boşluğa düşmüş hissine kapılmaktı. Arkamda duran şampuanı elime bocaladıktan sonra kafama götürüp köpürttüm, aynı işlemi bir kaç defa daha tekrarlayıp sonunda saçlarımı duruladım ve çıktım.

Belime bir şey bağlamadan çıplak ve ıslak bir şekilde dolaba yürüyüp büyük odanın içindeki tek dolabı açtım. Eskiden bu odada iki dolap vardı, tek kişilik olan bir çift kişilik yatak değil çift kişilik bir yatak vardı. Ne odanın sıcaklığından ne de odada yaşanan duygulardan eser kalmamıştı şimdi, bir zamanlar sevdiğimle birlikte olduğum yatağım bile içinde ceset bulunduran bir tabut gibi hissettiriyordu bana artık. Düşüncelerden ayrılıp bulduğum ilk kıyafeti geçirdim üzerime. Aynısını pantolonum için de yaptıktan sonra cama yaklaştım ve bahçenin dışına baktım, arabasını gördüğümde heyecanlanmıştım. Sonunda gelmişti amerikadan babam. Öz babam değildi aslında, ben daha dört yaşındayken beni evlatlık edinmişti karısıyla birlikte.

Bir kişi daha vardı bu ailede, üvey babam ve üvey annemin öz oğlu. Benden yalnızca üç
yaş büyüktü geldiğimde. Dört kişilik o çok mutlu ailemizi bozan bir şeytan vardı ama bu dünyada. Bugün babam bu yüzden gelmişti. Ben onu ne olursa olsun öldürecektim. Kolumdan gelen alarm sesiyle zamanın geldiğini anladım. Odamdan çıkıp merdivenleri teker teker indim ve dört katlı evin en alt katındaki yemek odasına girdim.

Masanın başında oturan artık ellili yaşlarına gelmiş adama baktım, kalbim özlemle ve yanında olan başka bir duyguyla daha dolmuştu. Ayak seslerimi duymuş olacak ki kafasını kaldırıp bana baktı, ciddi ifadesi yumuşamıştı. "Oğlum." Dedi duygulu bir sesle, aylardır görmemiştik birbirimizi.

"Baba, aniden buraya gelmeye karar verdin. Neden bana telefonda daha önce söylemedin gelmenin nedenini?" Diye sordum yanına yaklaşırken. Dün gece uçağa binmeden önce arayıp beni rusyaya yollayacağını, onu bulduğunu ve birkaç şeyi daha söylemişti yalnızca. Neden daha önceden haber vermediğini merak ediyordum.

"Dün gece her şey netleştiği için aradım, bir şey belli olmadan seni bir şey için heveslendirmek istemedim." Dedi aynı ses tonuyla, hala anlamıyordum. Vladislav'ı zaten çok daha önceden bulmuştu. Masanın yanındaki sandalyeyi çekip oturdum ve bir iç çekip dudaklarımı araladım.

"Anlat o zaman, baba. Vladislav'ı zaten çok önceden bulmuştuk, gitmeme izin vermedin. Şimdi bir gecede ne değişti?" Diye sordum. Ses tonumdan bile merak ettiğim belli oluyordu. Sonra aklıma gelen şeyle duraksadım, "Evdeki hizmetliler yok bugün, değil mi?" Diye sordum.

"Evet, sabahın erken saatlerinde hepsini yolladım. Bugün kimse olmayacak, böyle bir planı anlatırken birini bırakır mıyım hiç evde." Diye yanıtladı son sorumu, peki ya diğer iş diye soracakken boğazını temizledikten sonra "Vladislav'ı zaten bulmuştuk. Ama seni oraya tek başına yollayacak kadar geri zekalı değilim. Yaroslav, eski bir aile dostumun oğlu. Onlar da rusya'da çok soylu bir aile, Yaroslav senden bir kaç yaş büyük, onunla Rusya'da karşılaşacaksınız. Senin bir şey yapmana gerek yok, o seni bulur. Ağustosun ortalarında ünlü ve zengin ailelerin katılacağı bir etkinlik olacak, Zaslavsky ailesi de o etkinlikte olacak. Yaroslav seni dostu olarak tanıtacak. Sana yol gösterecek, tamam mı?" Diye sordu, cevabımı kafamı aşağı yukarı sallayarak verdiğimde aklımda kalan son soruyu yönelttim.

"Ne kadar sürecek? Benim tam olarak yapmam gereken şey ne? Asıl amacım ne olacak?"

"Bir kaç ay sürecek, yapman gereken şey zaslavsky ailesinin güvenini kazanmak, en önemlisi Vladislav. Onu bul ve güvenini kazan, ne o senin yüzünü biliyor ne de sen onun. İkiniz de medyadan uzakta büyüdünüz, Zaslavsky ailesinin en küçük ferdini ailesi her zaman uzakta tutmak istedi zaten, ailesine çok düşkün birisi. Sen, onun güvenini kazanmak için önce ailesinin güvenini kazanacaksın, anlaşıldı mı?"

"Evet, anlıyorum. Peki amacım? Yaroslavın ailesi ve Zaslavsky ailesi yakın mı? Yaroslav beni dostu olarak tanıttığında onların güvenini kazanmam ne kadar kolaylaşacak?"

"Yaroslavın ailesi ve Zaslavsky ailesi kişisel çıkarları için de olsa bir ortaklık yapıyorlar. Fakat Vladislav'ın Fransa'da olduğunu duymuştum, eğer o orada yoksa işin kolaylaşır. Yalnızca ailesinin güvenini kazanman yeterli olacaktır, gelecek olursak asıl amacına. Asıl amacın, yalnızca Ivan Zaslavsky kalana kadar hepsini öldürmek."

Öyle istiyorsa yapacaktım, ben de istiyordum çünkü.

"Ne zaman gidiyorum?"

"Bu gece, havalimanında Yaroslav seni karşılayacak. Artık benimle tekrar Türkiye'ye gelene kadar iletişim kurmayacaksın, Yaroslav'a güven oğlum." Söylediğini onaylar şekilde kafamı sallayıp masadan kalktım, hazırlıklara şimdiden başlasam iyi olacaktı.

—————————

El bagajımı oturduğum koltuğun üzerine yerleştirdikten sonra koltuğuma oturdum. Telefonumu uçak moduna aldım, kulaklıklarımı taktım ve bir müzik açtım.

"İyi akşamlar hanım efendiler, bey efendiler ve sevgili çocuklar. Ben kaptan pilotunuz Deniz Aksoy, Ben ve ekibimiz yolculuğunuzun iyi ve rahat geçmesi için sizlere yardımcı olmaktan mutluluk duyar iyi uçuşlar dileriz. Uçağımız yaklaşık on beş dakika sonra havalanacaktır. Yaklaşık üç saat kırk dakika sonra Rusya - Vnukovo uluslararası havalimanına varmış olacağız."

Benim emin olduğum bir şey vardı.

Ailemi mahveden bu insanları, hem yaşamdan hem sevgiden hem de aileden mahrum bırakmaya kararlıydım.

———

Yaroslav - BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin