Ölümün yolladığı bir melek misaliydi Özgür. Görene ölümü hatırlatan, gözlerini acıtan ama asla kör etmeyen.
Kadifemsi sesiyle, en güzel ölüm şarkılarını mırıldanan, kulakları kanatan ama asla sağır etmeyen. Kanatlarının değdiği yerler yanardı.
Boynunuza çarpan sıcak nefesi, ölüm kadar üşütürdü ama siz yanardınız. Saçları ölüm kokardı ama rüzgara karşı koyamazdı.
Ekin ise bir uçurum misaliydi. Dibi gözükmeyen. Delice atlamak istediğiniz anda, size kusursuz bir yaşam vaad eden. Gizemiyle ölümü, güzelliğiyle yaşamı hafızalardan silen.Saçlarından yayılan ölüm kokusu burnunuza dolduğunda, nefes alamazdınız. Ölüm kokardı ama rüzgara karşı koyamazdı onun dağınık saçları. Ölüme hükmeden ama yaşama sözü geçmeyen.
Geleceği görebilmek için , geçmişe ihtiyaç duyar mıydı insan ? Ölüme hükmünüz, ancak o size hükmedene kadar geçerli olabilirdi. Yorgundu Ekin. Kendi yaşamına hükmetmeye çalışmaktan olsa gerekti. Biraz yabancıydı ölüm ona. Hakkında fikir üretmeye çalışmaz, merak etmezdi. Çümkü yakında öğrenecekti zaten. Ölüm ona hükmetmeden, o ölüme hükmetmeliydi. Tüm bu sorular, yanıtlar uzun zamandır düşüncelerini meşgul ediyordu. Ekin, yavaş yavaş kendi yazdığı senaryoyu değiştiriyordu. Koyduğu katı kuralları birer birer çiğniyordu. İşin garibi, bu artık canını sıkmamaya başlamıştı. Özgür'ü tanımak istiyordu şimdilerde. Kanatlarını kimin kırdığını, gözlerinde ki hüzhün kimden kaldığını merak ediyordu.
"Beni geçmişimle yargılamayacağına söz ver " ded, Özgür. Kendine bir bardak daha rakı koyup, keskin kokusunu önemsemeden hızla içti. Ardından, gözlerinde biriken tüm yaşların birer birer düşmesine izin verdi. Bu hali burukça gülümsetmişti Ekin'i. O da rakısından büyük bir yudum aldı ve Özgür'ün tam gözlerinin içine bakarak yanıtladı. " Hüküm giymiş iki insana, bir birlerini yargılama şansı verilmez Matmazel."
Bu cevap Özgür'ü hoşnut etmek için yeterliydi. Gözünden akan yaşlarla tezat oluşturacak biçimde yukarıya doğru kıvrıldı dudakları. Ardından, keskin içkiden bir yudum daha aldı. Göz yaşlarını durudurmadı, silmedi. Kirli masa örtüsünün üzerine düşmelerine izin verdi. "Pekala Mösyö. Gardımı sadece bir defa indirmiştim. Bu gece de sizin için indireceğim. Biliyor musun? Kalbim, gözlerimden daha hüzünlü. Benim hayatımın çok güçlü duvarları var Ekin. Temeli sevgisizlikle atılan. Ben küçükken evcilik oynamayı çok severdim biliyor musun ? " Dudaklarından aşağıya süzülen bir kaç damla rakıyı elinin tersiyle silip devam etti.
" Benim hiç arkadaşım yoktu. Sadece bebeklerle oynardım. Hep çok iyi bir anne olmaya çalışırdım. Kızının saçlarını tarayan, güzelce ören. Biliyor musun Ekin ? Annem benim saçlarımı hiç örmedi. Bir keresinde çok yalvarmıştım saçımı örsün diye. Ama o ne yapmıştı biliyor musun ? Bir daha istemeyeyim diye saçlarımı kısacık kesmişti. " Gözünden akan yaşlar daha masaya düşmeden, yenisi damlıyordu koyulaşan gözlerinden.
Ekin, sandalyesini yavaşça itip ayağa kalktı. Özgür'ün sandalyesinin arkasına çökmeden hemen önce, masa örtüsünden bir parça ip kopardı. Ellerini, Özgür'ün dağınık saçlarının arasından geçirdi. Saman sarısı saçlarını üçe ayırdı önce. Ardından yavaşça ördü. Masadan kopardığı ipi, örgünün sonuna bağlayıp, oturduğu sandallyeye geri döndü.
"Güzel bir hismiş." dedi Özgür. Minnet dolu bakışlarını Ekin'in üzerinde kısa bir süre gezdirdikten sonra, anlatmaya devam etti. "Annemle babam zorla evlendirildiğinde, annem bana hamileymiş. Bana hep bir hata olduğumu hissettirdi. Sanki sahip olduğu hayatı elinden ben almışım gibi davrandı hep. Babam... Onu çok sık görmezdim.En son görüşmemizin üzerinden yıllar geçti sanırım. Hatta şu an bir kızı olduğunu unutmuş bile olabilir. 18 yaşına geldiğimde, artık mantıklı karar verebileceğimi düşünmüştüm. Eğer anneme, istenmeyen bir çocuğun bile sevgiyle büyütülebileceğini gösterirsem, beni sever diye düşündüm. " Rakısından büyük bir yudum alıp, burukça yukarıya doğru kıvırdı dudaklarının kenarlarını. Ardından devam etti. " Oktay hayatıma girdiğinde kendimi yetişkin gibi hissetmeye başlamıştım. Bana hayatının kadınıymışım gibi bakması, sürekli iltifatları büyüdüğümü sanmama neden olmuştu. Sanki kocaman bir kadındım da, dünya benim etrafımda dönmeye başlamıştı. Oktay barmendi. Hayatı benimkinden çok daha ilgi çekiciydi. Belki buydu beni ona iten güçlü sebeplerden biri de. Oktay'la uzun zamanlar geçirdik. Çok hata yapsa da, ona sırtımı dönüp gitmeyi hiç düşünmedim. Çünkü ondan başka kimsem yoktu benim. Oktay'ın evinde kalmaya başladığım da kendimi mutlu hissediyordum. Çünkü bundan daha çok mutlu olmamıştım ve daha fazlası yoktu benim için. Oktay'ı zamanla gözümde ilahlaştırmaya başlamıştım. Beni zaman zaman kırdığı oluyordu ama her seferinde daha mutlu ederek alıyordu gönlümü. Onunla beraber olmam için beni hiç zorlamadı. İma etmedi, yada bunun gibi hiç bir şey yapmadı. Çocuk aklımla anne olabileceğimi düşünmüştüm. Çok iyi bir anne olacaktım. Annemi pişman görmek için istemiştim en çokta. Kızımla beni gördüğünde kıskansın istemiştim. Oktay beni yarı yolda bırakmaz sanmıştım. Onun hayatında ki tek kadın olduğumu ve bebeğimin babası olabileceğini düşünmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senden Arta Kalan
RomanceKaybedecek hiç bir şeyi olmayan iki insanın hikayesi. Kadın hüzünlü, adam ise kalan altı aylık ömrüne aşık. - Öyle güzel yaşıyordu ki, kendimi onun hayatının bir köşesine tutunmuş buldum. Öyle güzel gülüyordu ki, kendimi onun gülüşüne tutulmuş buld...