Arkamdan biri seslendi. Oydu, neden pesimden gelmişti ki? Koşarak yanıma ulaştı.
Onur, "Sonunda ulaştım sana, bacağındaki o yaraya rağmen fazla hızlısın." dedi.
"Neden peşimden geliyorsun? Söyleyeceklerin bitmedi sanırım." dedim birlikte yan yana boş revir odasına girerken.
"Neden acaba.. yarana bakıcağım çok derin mi? Canın acıyor mu?" dedi sesindeki hafif pişmanlık tınısıyla.
Sözleriyle afallarken revir odasında okul hemşiresine baktım ama yoktu. "Seni ilgilendirir mi?" dedim.
"İlgilendirir çünkü benim yüzümden oldu. Sanırım bakacak birisi yok, o yüzden sedyeye otur ben bakayım.'' dedi belli belirsiz elini sırtıma koyup beni sedyeye doğru yönlendirirken.
Ben onu reddetmeye çalışırken daha anlayamadan sedyeye oturdum. Beni rahatsız etmemek için yavaş hareketlerle yaraya baktı, anlıyor gibiydi .Dakikalar geçerken yaraya şimdilik basit bir pansuman yapıp sardı.
Yaramla ilgilenirken gözlerime bakmadan mırıldandı. ''Özür dilerim.'' ...Onur saygı sözlerini hayatında nadiren kullanırdı, yarasına baktığı bir kız için özür dileyeceğini asla düşünmezdi ama hatasının farkındaydı...
Dediği şeyle ona olan sert ifadem yumuşarken ayağa kalktığında üzerimi düzelttim, ''Sorun yok ve teşekkür ederim.'' dedim.
O revirden çıkmadan önce durdu ve arkasını dönüp elini bana uzattı. ''İsmim Onur, yeni öğrenciyim. İyi anlaşalım.''
Sözleriyle afalladım, beni uyarıyor muydu bu ismini yeni öğrendiğim odun? Umursamazca elini sıktım. ''Bende Zeynep.'' dedim.
İfadesini değiştirmeden kafasını salladı ve ellerimizi ayırıp elleri ceplerinde revirden çıktı. Arkasından bir süre öyle baktım ve çalan zil sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp bende revirden çıktım.
Neler oluyordu bilmiyordum ama hiç iyi şeyler olmayacağı kesindi.
Gürültü dolu sınıfa adımladım. Daha ilk günden nasıl bu kadar enerjik olabiliyorlardı? Bizim grubun oturduğu köşeye ilerledim. Beş kişilik bir arkadaş grubuyduk; Ben, yağız, mert, yaren, ezgi. Cam kenarındaki beş tane iki kişilik arka arkaya sıranın en sonunda yağız ve mert oturuyordu. Onların önünde ezgi ve yaren oturuyor ve bir önlerinde de ben tek başıma oturuyordum.29 kişilik canlı bir sınıftık, her çeşit tip vardı ama sınıfımı seviyordum.
Bugün lisedeki son senemizin ilk günüydü ve heyecanlıydım. Uzun bir yolculuğun sonuna gelmiştik ama benim için her şey yeni başlayacaktı, hayalim ve hedefim tıp kazanmak ve yıllardır bunun için çabalıyordum. İnek öğrenci olduğumu kabul edebilirdim, okul birincisiydim ve şu zamana kadar beni geçebilecek kimse olmamıştı, ta ki Bora gelene kadar..
Favori hocam, matematik öğretmenimiz sınıfa adımladı ve arkasından o da içeri girdi. Okulda üç tane 12. sınıf vardı ve gerçekten bizim sınıfta mı olacaktı? Şaka olmalıydı.
Matematik öğretmeni konuştu. ''Günaydın gençler, umarım tatiliniz güzel geçmiştir. Yeni okul yılımızda bize katılan bir arkadaşınız var.'' dedi yanındaki onu göstererek tanıtmasını isterken.
Herkes merakla ona bakarken gözlerimi devirmemek için zor duruyordum, abartacak ne vardı? Sıradan bir öğrenciydi... Pekala, o lüks arabayı süren birisinin sıradan olmadığının farkındaydım ama neyse.
Onur, ''Merhaba, ismim Onur, Onur Altuntaş. Fazla tanışma faslına gerek yok çünkü birkaç güne gideceğim.'' dedi merakla bakan öğrencilere soğuk bir ifadeyle bakarken. Yıllar önce babamın ölümüne sebep olan, çalıştığı tekstil fabrikasının sahibi ve ülkede birçok fabrikası bulunan, Türkiye'nin zengin isimleri arasındaki Ömer Altuntaş ın oğlu Onur Altuntaş. Her şey koca bir şaka gibiydi.
Gülmemi engellemeye çalışarak çantamdan kitapları çıkardım. Babasının zoruyla gelmişti ve bizi oldukça küçümsüyor gibiydi. Benimde ismim Zeynep ise bu okuldan gitmemen için elimden geleni yapacaktım. Hoşgeldin Onur Altuntaş..
^Bölüm Sonu^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAGNOLYA
Ficção AdolescenteZeynep, annesi ve abisiyle yaşana lise son sınıf öğrencisiydi.Çoçukluk arkadaşları ve ailesi ile hayatını sürdüren bir kızdı.Ta ki sıradan hayatına Onur girdiğinde, gerçekler bir bir ortaya dökülecekti. Onları neler bekliyordu?