Ölüm

7 2 27
                                    

Mesajı okur-okumaz ışık hızında Leylayı aradı Taner ama Leyla açmadı tekrar arayacakken Aselin aramasıyla duraksadı. Ekrana baktı kısa bir an açıcakmıydı? Kalbini kıran kızla konuşacakmıydı? Kardeşi gibi gördüğü kızı aşağılayan kıza cevap mı vericekti?
Açmamak istedi önce kırgındı papatyasına. Ama nafile işte papatyasıydı onun. Kırgın bile olsa aradığı an açıcağına yemin etmişti kendine. Öylede yaptı arama sonlanmaya yakınken açtı ve onun konuşmasını dinledi.
-Alo Taner nasılsın? Iyi misin? Leyladan bir haber var mı? Mesajı görür-görmez aradım ama açmadı Taner korkuyorum hangi hastane olduğunu biliyor musun? Gidelim lütfen gidelim onu görmezsem mahvolurum yanında olmam lazım hangi hastane lütfen biliyorsan söyle beraber gidelim yada benle gelmek istemeye bilirsin söyle kendim gideyim nolur

Onun soluksuz konuşmasını hiç bölmeden dinlemişti Taner. Özlemişti çünkü müptelası olduğu bu sesi. 1 haftadır delirmişti. Ama bir sorun vardı. Tanerin bu müptelası olduğu ses kısıktı, çatallaşmıştı. Ağlamışmıydı onun papatyası?
Gözünden bir damla yaş akmaya hazırlansa dünyayı yıkacak kadar çok seviyordu Taner Aseli. Kıyamıyordu ona ama kırgındı ona kızgındı. Sevgisi kadar öfkeside fazla olurdu onun. Affetmezdi sildiğini bir daha tekrar yazmazdı. Ama bu kıza karşı hep farklıydı işte:)

-Sakin ol Asel nefes al önce sonra konuş. Leylayı bende aradım ama açmadı kaldığı hastaneyi bilmiyorum ama ablasını arayıp öğrenirim kardeşimi orda yanlız bırakacak değilim benimde onu görmem lazım sen hazırlan ben ablasını arayıp öğrenip seni almaya gelirim.

Sadece bunu söyleyip kapatmıştı. Aseli dinlemeden ne söyler diye düşünmeden yüzüne kapatmıştı. Çünkü kapatmazsa takılıp kalırdı o sese. Asel sabaha kadar konuşur o dinlerdi.

Leyla'nın ablasını arayıp hastaneyi öğrenmiş ve Aselin kapısına gelmişti. 5 dakika sonra Asel yavaş adımlarla yanına geldiğin de çatık kaşlarla süzdü bedenini. Zayıflamıştı 1 haftada çökmüştü sevdiği...
Asel burukca gülümseyip "selam" dediğin de sert yüz ifadesini koruyarak "aleykum selam" demişti sadece ve yoluna bakmıştı. Aselse ördek yavrusu gibi peşine takılmıştı.
Yol sessiz geçmişti 15 dakika sonra hastaneye vardıklarında Leyla'nın odasını sorup ameliyyatta olduğunu öğrendiler.
Ameliyyathaneye doğru giderken kalbi sıkıştı Tanerin kaybedemezdi olmazdı bir kez daha bunu yaşayamazdı kaldıramazdı. Ameliyyathanenin önüne geldiklerinde Leyla'nın annesi,babası ve ablasını gördüler baş selamı verip sessizce oturdular ve Leylayı beklediler. Çünkü itiraf etmeselerde Leyla onların neşe kaynağıydı o giderse hayatın anlamı kalmazdı herşey biterdi.
Zaman kavramını kaybetmiş gibiydiler ikiside sanki yan-yana oturan 2 ruhsuz beden. 1 saatten fazla bir süredir öylece oturuyorlardı orda. Onları kendilerine getiren umutla bekledikleri ameliyyathanenin kapısının açılması oldu. Kapı açıldı sedyede Leyla çıktı ve ardından doktor. Annesi, babası doktora yaklaştığın da umutla bekledikleri kelime çıktı doktorun ağzından "Ameliyyat baraşırılı geçti ama 24 saat uyutmak zorundayız her ihtimale karşı. Hepinize keçmiş olsun" sevinç göz yaşları aktı o an Aselin gözlerinden ve Tanerin boynuna sarılıp göz yaşlarını akıttı öylece.
Kurtuldu Taner. Leyla kurtuldu bizi bırakmadı, ailesini bırakmadı, seni bırakmadı kurtuldu...

1 hafta sonra...

Leyla yaklaşık 3 gündür hastaneden eve gelmişti artık. İyiyim diyordu ama annesi yatağından kalkmasına izin vermediği için yatıyordu hayla. Nerdeyse hergün 5 dakikalık bile olsa onu görmeye gelen Tanerle vaktini geçiyordu biraz. Uyandığında hastanede onu görmeyi bekliyordu ama bir adet ağlamaktan şişmiş gözlerle bekleyen Aseli hesaba katmamıştı. Uyandığı gün bu kız bana yanlış yapmaz deyip affetti arkadaşını. Güneş ve Ali'de arayıp keçmiş olsun demiştiler gelmek isteselerde Leyla zahmet etmeyin demişti. Ama bir sorun vardı aşık olduğu adam ne aramıştı nede mesaj atmıştı...
Evet aşık olduğu adam onu kötülemesine rağmen aşıktı Leyla Emire hayla.
Salonda ki koltukta öylece yatarken düşüncelerinden koparan kapı zili olmuştu ve annesinin içerden seslenmesi "Leylam sen açıver benim ellerim hamurlu. Ablan herhalde anahtarını almadan çıkmış yine" ablasına isyan eden annesine "tamam anne" derken yavaşca kalktı uzandığı koltuktan ve yavaş adımlarla ilerleyip kapıyı açtığın da karşısın da kocaman ayıcık ve bir buket papatyayla durmuş 4 kişiyi beklemiyordu. Şaşkınca baktı karşısında ki 4-lüye. Hepsinin üzerinde gezdirdi tek-tek bakışlarını. Özlemişti arkadaşlarını. Başta onu suçlasalarda hepsi ameliyatından sonra özür dilemişti ve Leylada kabul etmişti. Kin tutamazdı ki arkadaşlarına karşı. O hep affeden taraftı. Sessizliği bozan Taner oldu. Leylanın yanağından makas alırken "hosgeldiniz yok mu be bebekk"
Güldü Leyla. Zaten Leyla bir Tanere hep gülerdi...
Ailesi bile Leyla'nın onların yanında tam anlamıyla ne zaman güldüğünü hatırlamazdı mesela. Ama Tanere sorsalar her bir gülüşünü ezbere bilirdi.
"Hoşgeldiniz geçin kapıda kaldınız" dedi tebessümle Leyla hepsi hoş bulduk diyerek ayakkabılarını çıkarıp salona geçip oturmuştular ve şuan Leyla'nın annesi çay ikram ediyordu.
Güneş önüne çayı bırakan Leylanın annesine sıcak bir tebessümle "ne zahmet ettiniz teyzecim ellerinize sağlık" derken Leylanın anneside aynı tebessümle "aman kızım ne zahmeti siz Leylamın en büyük destekçileriniz evime misafirliğe gelmişsiniz bir çay mı zahmet olucak" dedi. Oysa bilmiyordu kızını az kalsın ölüme sürükleyecek arkadaşlarınında onlar olduğunu...
Leylanın annesi mutfağa geçmiş 5-liyse bir süre sessiz kalmıştı. Lafa ilk giren Taner oldu. "Leyla'm bazı arkadaşlar senden yüz-yüzeyken özür dilemek istedi bende seve-seve getirdim yanına" dedi bakışlarının hedefi Ali ve Güneşken. Asele de bakmak istedi ama yapmadı, yapamadı gözleri o gözlere değerse felaketi olurdu çünkü biliyordu.
Leyla tebessümle baktı mahçup arkadaşlarına. "Sizden özür isteyen mi oldu Allah aşkına? Suçluymuş gibi davranmayın şöyle bir daha da özür konusunu açmayın vallahi harbiden silerim arkadaşlıktan" dedi yalandan kaşlarını çatarken. Güldü hepsi bu lafa. Ama güldükleri sadece Leylanın bu lafı değildi aynı zamanda düştükleri bu hale gülüyorlardı aslında.
Hayat işte ne zaman nereden vuracağı belli olmuyordu.

Bizim 5-liHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin