"hey beomgyu, kimchi mi noodle mı?"
yine arkasına sığınarak yürüyen genç parmaklarının ucuyla tuttuğu yeonjun'un ceketini bırakmadan "ne istersen onu al hyung." dedi. bir markete girmeyeli epey olmuştu ve aksi gibi herkesin buraya geleceği tutmuştu. kalabalık ortamlarda bulunmayı sevmezdi, açık konuşmak gerekirse ona tüm bu maddeleri satan kişilerden başka kimseyi de gördüğünü hatırlamıyordu daha önceden.
başını, arkasında duran beomgyu'ya çevirip "tek ben yemeyeceğim ki," diyerek paketli gıdaların bulunduğu yere doğru ilerledi. "hangisini seviyorsun?"
"noodle al o zaman." sesi bir istekte bulunmanın utançlığıyla gitgide kısılırken kafasını öne eğdi.
dört paket noodle'ı başka şeylerinde bulunduğu sepete koyup ilerlemeye devam ettiler. kasaya ulaştıklarında bulunan kısa sıranın en arkasına geçtiler.
yeonjun arkasını tekrardan dönerek "istediğin başka bir şey var mıydı gyu?" diye sordu. ona alttan bakan gözlerin parıltısının sebebinin kendisi olmasını diliyordu.
küçük misafirine çok mu bağlanmıştı kısa sürede bilmek istemiyordu.
kirpiklerine düşen perçemlerini işaret parmağıyla geriye ittirirken "hayır, hayır." dedi. "benim için bu kadar uğraşmana gerek yok hyung."
yeonjun elini beomgyu'nun yanağına koyup baş parmağıyla dudağının kenarını okşamaya başladığında nefesini tutmaya başlamıştı genç. donakalmış bir şekilde karşısındakine bakarken yanakları al al oldu. ne diye bunu yaptığını düşünmeden sadece "ben uğraşmak istiyorum." diyip elini yanağından çekti. önüne döndüğünde çoktan sıranın onlara gelmek üzere olduğunu fark etmişti.
beomgyu bu sefer kendi elini aynı yanağına dokundurduğunda gülümseyerek yeonjun'un ensesini izlemeye karar verdi.
+×+
saatin akreple yelkovanı akşam yedi on beşi gösterirken eve ulaşan ikili kendisini koltuğa atmıştı. yeonjun'un zoruyla bir sürü marketi gezmişlerdi ve en sonunda yorgun düşmüşlerdi.
"bak ne diyeceğim, sen duş alırken ben noodle'ları yapıyım, nasıl?" beomgyu yine itiraz edecek bir ifadeyle ona döndüğünde konuşmasına izin vermeden devam etti. "evet çok iyi fikir yeonjun hyung dersen ölür müsün?"
beomgyu yayılarak oturduğu koltukta dik bir bedene geçerken "kendimi kötü hissediyorum zaten öyle bir şey diyemem ki." diyerek gözlerini yeonjun ile birleştirdi.
yeonjun da aynen küçüğü gibi dikleştiğinde yüzünü yüzüne yaklaştırdı. "ama sende dediklerimi yapmazsan kötü hissedeceğim." dedi gülümseyerek.
"of hyung!"
işaret parmağının ucuyla burnuna minikçe dokunduktan sonra "ben her şeyi ayarladım senin için sen sadece duşunu al." diyip ayağa kalktı.
beomgyu banyoya doğru ilerlerken yeonjun da mutfağa girdi.
yaklaşık yarım saat sonra sonunda büyüğünden giydiği için bol gelen kıyafetlerle duştan çıktı genç. bugün kaçması gerekirken şimdi olmuş muydu bu?
"gel saçlarını kurutalım!" diyerek neşeyle kurutma makinesini fişe taktı. bu adamın mutluluğunu anlamıyordu bazen. hayata bu kadar pozitif bir bakış açısıyla bakmasını garipsemişti açıkçası. kendi ruh halinin tam tersini yansıtıyordu.
beomgyu koltuğa oturduğunda yeonjun da ayaktaydı. ıslak saçlara sıcak hava değdiğinde uçuşan telleri yavaşça alt üst ederek kurutmaya başladı yeonjun.
birkaç dakika uğraştığı saç sonunda kurumayı başarmıştı, her ne kadar az az olan nem kendini belli etse de.
yeonjun fişi çekip hazırladığı noodleları almak için mutfağa gittiğinde beomgyu kaçmak için planını çoktan kafasında kurmuştu. artık canını sıkmaya başlamıştı bu durum. kendisini yardıma muhtaç gibi de hissediyordu zaten. ayrıca uyuşturucu almayı çok özlemişti. gece uykuya dalamıyordu bir türlü fakat onun yoldaşı olan maddeler yanındayken kolayca uyuyordu.
elinde dikdörtgen tepsiyle odaya girdiğinde koltuğun önünde duran masayı işaret ederek "şunu yaklaştırsana." dedi. hemen söylenene uyup çekti ve yeonjun da tepsiyi masaya koydu.
+×+
gökyüzü; gece olduğunu belli edercesine yeryüzünü karanlığa boyarken, küçük genç kaçmak için sessizce hyung'unun uyuduğuna emin olmak için bekliyordu. bir saat çoktan geçmiş olsa da öylece tavanı izleyerek beklemeye karar vermişti.
sonunda dayanamayarak yavaşça ayağa kalktığında odada gözlerini gezdirdi. ardından odadan çıktı. yeonjun'un odasına dikkatlice bakarken iç sesinin vazgeçtirme çabasına istemsizce gözlerini devirdi. kendisini her geçen gün daha da bok gibi hissetmesindense buradan gitmek en mantıklı seçim değil miydi? ne diye şimdi böyle oluyordu?
gerçekten gördüğü ilgiden memnundu, hatta hayatında bu kadar sevgi görmüş müydü hatırlamıyordu. kendisine hak olarak görmüyordu belki de bu durumu, ondandı kaçma isteği. fakat bir yandan da kalmak istiyordu. bir daha o şeyin içine düşmek istemiyordu. ayrıca ertesi gün onu göremediğinde yaşayacağı korku da aklının bir kenarına kazınmış, resmen tüm planına güle güle dedirtmişti.
takık bir insan mıydı bilmiyordu ancak olabilecek bütün olayları tüm detaylarıyla düşünmüştü gece boyunca.
zaten sonsuza kadar burada kalacak hali yoktu ya, bir gün elbette gidecekti. hatta belki de hyung'u sıkılır o kovardı onu evden.
her şeyi kafasında tarttı bir süre karanlık koridorda. ardından odasına gitmiş, sıcacık yorganın altına geri girmişti.
ben bunu gönderemedim gönlüm el vermedi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
drugs, yeongyu
Romanceyeonjun tesadüfen gördüğü uyuşturucu bağımlısı beomgyu'yu kurtarmak adına kendine bir söz verir.