Portre

2 0 0
                                    

Uyandım. Yapacağım herhangi bir şey ya da yetişmem gereken bir yer olduğu için değil, sadece uyanmak için uyandım. Güneş, penceremden içeri süzülüp yüzüme düştüğü için ya da dışarıdan gelen kumruların sesine değil; sadece uyanmak için uyandım. Kardeşim evde gürültü yaptığı için ya da yemek yemek veya yapmak için değil, sadece uyanmak için uyandım. Gece gözlerim kapanmadan önce gördüğüm beyaz, rutubetten biraz lekeli tavanı sabah tekrar görmek için gözlerim açıldığından uyandım, sadece uyandım...

Uyumak tam olarak nedir ki? Uykuya daldığınız anı hatırlayabilir misiniz? Nasıl ve ne zaman uykuya daldığınızı hatırlayabilir misiniz? Ya uyanmak? Uyanmak tam olarak nedir ki? Gerçekten uyandığınızı anlamanın bir yolu var mı? Neden her sabah uyanır insan? Uyanmazsa ne olur? Rüyalarında mı yaşar? Peki ya rüyalar? Beynimizin birkaç saniyeliğine bize oynadığı birer oyundan mı ibaret? Rüyalar görülür mü, yaşanır mı? Yoksa hissedilir mi? Rüya tam olarak nedir ki..?

Her gece aynı beyaz tavana bakarak gözlerimi kapatıp sabah yine aynı beyaz tavana açmak... Şanslıysam güzel bir düş görürüm belki, değilsem kâbus... Yine de hepsinin sonunda rutubetten biraz lekeli beyaz tavanın olduğunu bilmek biraz da olsa güven ve rahatlama veriyor. Olur da bir gün gözlerimi açtığımda aynı tavanı göremezsem ne yaparım... İşte onu bilemiyorum... Belki de her şeyin sonunun aynı biteceğini düşünmek ve buna inanmak çok da iyi bir şey değildir; belki de biraz değişiklik yapmak gerekebilir, biraz...

Bir süre öylece tavanı izledikten sonra yataktan kalktım ve saçımın yüzüme gelen tutamlarını fıskiye gibi tepeden bağlayıp elimi yüzümü yıkadım. Dönüp yatağımı topladım, yalın ayaklarla merdivenleri inip mutfağa geçtim. Amacım atıştıracak bir şeyler hazırlamaktı ama dolabı açınca tarihi geçmiş bir kutu peynir ve birkaç kutu biradan başka bir şey olmadığını fark ettim.

Kardeşim annemin yanına gittiğinden beri ne doğru düzgün alışveriş ne de yemek yapmıştım. Bir kutu bira alıp açtım ve balkondaki sandalyelerden birine oturdum. Balkon çok büyük değildi, aman aman bir manzarası da yoktu. Arada tiner kokusundan boğulmamak için çıkıyordum, bir de çamaşır asmak için.

Boş bira kutusunu masanın üzerinde bırakıp içeriye girdim. Dolaptan bir kutu bira daha alıp yarım bıraktığım tuvalin başına oturdum. Oturduğum yerden öylece tuvali seyrettim. Portreydi. Koyu mavi parlak gözler, keskin yüz hatları ve esmer bir ten, gözleriyle uyum yakalamış; çıplak omuzlarından aşağı dökülen mavi saçlar... Yanımdaki fırçaların durduğu tiner ve su ile dolu bardağı alıp tuvale fırlattım. Resmetmek istediğim şey gerçekten bu muydu? Böyle bir amaçla almamıştım elime fırçamı, boyaları palete böyle bir istekle sıkmamıştım, tiner kokusunu böyle bir niyetle çekmemiştim içime. Başımı kaldırıp oturduğum kanepede ve yanındaki tekli koltukta gözlerimi gezdirdim. Aynı portre her yerdeydi. Eskiz kağıtlarında, elime geçen bir peçeteye rastgele karaladığım bir çizimde...

Bunları çizerken ne düşünüyordum ki? Düşünüyor muydum? Sadece tuvalin başına geçip içimden geldiği gibi fırça sallamıştım. İçimden gelen bu muydu? Üzerinden sular damlayan ve mahvolmuş tuvali şövaleden indirip masanın üzerine bıraktım. Henüz bitirmediğim bira kutusunu da öylece çöpe attım.

...

Bugün düşündüğümden daha sessizdi kafe ya da bana öyle gelmişti. Her zaman oturduğum masaya oturup defterim ve kalemlerimi çıkardım. En son bir şeyler çiziktirdiğim sayfayı açtım, yine o portre. Kalemim elimde, kağıda baktım bir süre sonra da çizime devam ettim.

- Yan profilden çiz, öyle daha yakışıklıyım.

Omzumun üzerinden önüme bir fincan kahve bırakırken konuşmuştu.

-Peki, denerim.

-İstersen modellik yaparım.

Elindeki diğer fincanı da masanın öbür ucuna koyup karşımdaki sandalyeye oturdu. Bacak bacak üstüne atıp elini çenesinin altına koyarak başını hafifçe yana çevirdi.

-Nasıl?

-İdare eder.

Yüzünü bana dönüp "ciddi misin?" der gibi bir ifadeyle hafifçe kaşlarını çattı, iç çekip kafasını tekrar yan tarafa çevirirken sitem etti.

-İdare eder mi? Yan profilim iyi bir kozdu.

Kapattığım defterden en son çizdiğim portrenin hemen arkasındaki boş sayfayı açıp bir şeyler karalamaya başladım. Çok uğraş katmıyordum kalemi kağıda değdirirken ama neden bilmem şu ana kadar çizdiklerimden daha çok tatmin ediyordu beni.

Kahvesini içmek için önündeki fincanı aldığı sırada çizim yapıyor olmam ilgisini çekmiş olacak ki hafifçe benim oturduğum tarafa doğru eğilip deftere baktı. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda meraklı bir gülümsemeyle ne çizdiğimi anlamaya çalıştığını gördüm.

-Az önceki pozunu bozma.

Meraklı gülümsemesi memnun bir ifadeye dönüşürken hafifçe arkasına yaslanıp başını yanına doğru çevirdi ve göz ucuyla bana bakarak konuştu.

-Oldu mu?

Tekrar kalemime davranmadan önce oturmadan önüme bıraktığı kahveden bir yudum alıp başımı aşağı yukarı salladım.

-Oldu, şimdi öyle kal.

-Hay hay, başüstüne.

Tahminimce çok da uzun olmayan bir süre sonra bitirmiştim. Üfleyerek üzerindeki silgi tozlarını uzaklaştırdıktan sonra defteri göz hizamda olacak şekilde kaldırıp son bir kez baktım ve kağıdı ona doğru çevirirken önümdeki fincandan bir yudum daha aldım.

Bir süre baktıktan sonra defteri hala elimdeyken biraz aşağı ittirip yüzümden çekti ve eline aldı, yüzünde yine memnun bir gülümseme vardı.

-Yan profilim daha yakışıklı demiştim.

-Beğendiysen güzel.

-Güzel olduğu için beğendim, bende kalabilir mi?

-Hayır.

Çok hızlı cevap vermiştim, düşünmeden. Aynı zamanda defteri de elinden çekip aldım. Kendisinde kalmasını istemesi gayet normaldi, onun portresiydi zaten ama bende kalsın istedim. Şu anda bile evin her tarafında dağınık duran onca çizimden daha çok istiyordum bende kalmasını.

Kalemlerimi hızlıca toplayıp defterle birlikte çantamın içine attım.

-Kalkıyor musun?

-Evet.

-Daha kahveni bitirmedin?

-Kalsın.

-Pekii öyleyse, görüşürüz Albedo.

-Mhm.

Ben kafeden çıkarken her zamanki gibi gülümseyip kahvesini yudumluyordu, biliyordum.



Evett, uzun bir aradan sonra yine buradayım. Tam yeni bir seriye başlamayı düşündüğüm sıralarda engel geldi ben de vazgeçtim.  Bu bölüm de bayadır yarım duruyordu, elden çıkarayım dedim. Belki yazmaya devam ederim ama sözünü veremem, kendinize iyi bakınnn.

 Belki yazmaya devam ederim ama sözünü veremem, kendinize iyi bakınnn

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lemon Trees by The Spring - KaebedoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin