"Semih, lütfen ama. Cidden beğeneceğini düşünüyorum. Hem biraz kafanı dağıtmış olursun, arada bir iş dışında da dışarı çıkman lazım."
Bundan birkaç ay önce bölümden arkadaşı ve tanışalı sadece birkaç gün olan Bertuğ'un doğum günü partisine katılmıştı Arda. Daha önce duymadığı ve tuvalette olmasından dolayı uzaklardan gelen şarkıya ilişmişti kulağı. İşi bittiğinde diğerlerinin arasına karışarak Bertuğ'a çalan şarkının ne olduğunu sormuş ve aldığı cevapla kaşları havalanmıştı. Bahsi geçen müzik grubundakiler onlarla aynı üniversiteye gidiyordu, tabii ki de isimlerini duymuştu. Neredeyse tüm okul onları tanıyordu fakat daha önce dinleme gereği duymamıştı, bu kadar iyi olduklarını bilse çok daha önce dinlemeye başlardı.
O gün bu gündür, neredeyse her gün 'keşfetmiş' olduğu grubun şarkılarını dinliyor ve Semih'i de bu durumdan mahrum bırakmıyordu. Evlerine çok da uzak olmayan bir mekanda sahne aldıklarını duyduğunda ise heyecanına hakim olmak oldukça zor olmuştu. Normalde Bertuğ ile sözleşmişlerdi buraya gelmek için fakat onun son dakika işi çıkmış, Arda da kendisini onunla birlikte gelmesi için Semih'e yalvarırken bulmuştu.
"Arda," diyerek derin bir nefes almıştı Semih. Arda kendisine böyle bakarken onu reddetmesi oldukça zordu, edemezdi zaten. Vazgeçmeyeceğini anlayarak kafasını sallamış ve kabul etmişti. Arda ise zafer kazanmışçasına kollarını havaya kaldırmış, bir süre sonra da havada olan kollarını Semih'in bedenine sarmıştı. "Birtanesin."
Şimdiyse yanında oturmakta olan Arda'nın ona Bertuğ'dan öğrendiği dedikoduları anlatmasını dinliyordu. Üniversitedeyken bölümünden birkaç kişi dışında tanıştığı ve arkadaş olduğu tek kişi Arda'ydı, böyle olmasından da oldukça memnundu. Bu nedenle Arda'nın anlattığı kişilerin kim olduğunu ne biliyordu ne de umrundaydı.
Loş ışığın hakim olduğu mekanda gezdirdi gözlerini. İçkisinden birkaç yudum alıp alnını ovaladı, dün gece uykusunu hiç alamamıştı. Semih'in bugün tek yapmak istediği erkenden yatmaktı fakat Arda'yı kıramamış, peşine takılarak onunla birlikte adını daha önce duymadığı bu mekana gelmişti. Uykusu kadar tatlı olmasa da içkiye de hayır diyemezdi.
Ceketinin cebinde duran paketin varlığını bir kez daha teyit ettikten sonra Arda'ya sigara içeceğini söyleyerek oturdukları yere çok da uzak olmayan kapıya doğru yönelmeye başlamıştı. Mekanın arka bahçesine çıktığında yüzüne çarpan ve saçlarını nazikçe okşayan rüzgar ile birlikte gülümsemişti. Oturmak yerine demir korkuluklara yaslanıp çakmağını almak için elini cebine attı.
Sigarasını yakıp uzunca bir nefes çekti. Ciğerleri ne zaman bu zehirli dumanla dolsa zihninin durulduğunu ve birkaç dakikalığına da olsa rahatladığını hissediyordu. Çakmağı tekrardan cebine atacakken yanında beliren bedenle birlikte bakışlarını kendisinden birkaç santim uzun olan çocuğa yöneltti.
Hava karanlık olduğundan ve etrafındaki ışıklar çok da yeterli olmadığından yüzünü pek seçemiyordu. Dudaklarındaki sigarayı düşürmeden, "Çakmak?" diye sormuştu. Semih ise nedenini anlamadığı bir şekilde çakmağı karşısında duran çocuğa vermek yerine ona biraz yaklaşmış ve uzun olanın rüzgarın ateşini söndürmemesi için siper ettiği elleri arasından sigarasını kendi yakmıştı.
Yanan ateşle birlikte aydınlanan yüzüne baktı. Çizik kaşı, alnına tel tel düşen ve dibi gelmiş olan sarı saçları, soğuktan kızarmış olan dudakları... Ardından bakışları dövmeyle kaplı olan eline yöneldi. Parmaklarının arasına sigaranın bu denli yakışmasının adil olmadığını düşündü. Havaların soğumuş olmasına rağmen giydiği sıfır kolluyla onun yerine üşüdüğünü hissetti fakat o pek de üşüyormuş gibi gözükmüyordu. Hatta oldukça rahattı, arkasını dönüp dirseklerini demirlere yaslamış bir şekilde sigarasını içerken mekanın pek de güçlü olmayan ışığıyla aydınlattığı bedenini inceledi.