Eline dökülen sıcak suya küfürler savururken Ferdi ve kendisine yapmış olduğu kahveleri eline alıp dökmemeye özen göstererek yürümeye başladı.
"Ferdi," diye seslenmişti son hecesini uzatarak. Fakat sözleri havada kalmış, bir tepki alamamıştı. Birkaç denemenin ardından sonuç yine aynı olunca bağırmaktan kendini alıkoyamadı. "Ferdi!"
Kıvırcık oğlan oturduğu koltuğun arkasına atılan tekmeyle sarsıldığında telefonu elinden düşmüştü. "Öküz herif!" Ferdi telefonunu yerden alırken o da koltuğun önüne bir sehpa çekmiş ve kahvelerini oraya koymuştu. Dişleri hassas olduğundan dolayı kahvesinin soğumasını bekleyecekti.
"Bir daha tekme yemek istemiyorsan cevap ver seslendiğimde." Çatılmış olan kaşları daha en başta Ferdi'ye seslenmesine sebep olan şeyi hatırlamasıyla yumuşamış ve yüzüne aptal bir sırıtış ilişmişti. "Ferdi ya," diyerek başladığı cümlesinin sonunun çıkarsız bitmeyeceğini ikisi de biliyordu. "Ben Semih'i çok beğendim."
Dedikleriyle Ferdi gülmüştü. "Fark ettim, sahnedeyken çocuğu gözlerinle yiyip bitirdin resmen." Kahvesinden bir yudum aldığında yüzünü buruşturmuştu Ferdi. "Oğlum sen buna şeker mi koydun?"
"Konumuz bu değil şu an," diyerek gözlerini devirmiş ardından koltuğun üstünde bağdaş kurarak tüm bedenini Ferdi'ye çevirmişti Barış. "Nolur bir şey yap, yardım et. Benim o çocukla tekrardan konuşmam lazım yoksa patlayacağım." Ferdi abarttığını düşünüyordu fakat Barış'ın dedikleri oldukça gerçekti.
Onu gördüğü günden bu yana zihnini bir saniye bile terk etmemişti sarışın oğlan. Onun düşüncesiyle uyanıyor, onun düşüncesiyle hareket ediyor, onu zihninde ve kendinde yaşatıyordu adeta. Alnına düşen sarı saçları, uçsuz bucaksız bir okyanusu andıran mavi gözleri aklına geldikçe aklını yitirecekmiş gibi hissediyordu. Yüzünü saatlerce izleyebilir, duyacağı şeyler iyi olmasa bile onu günlerce dinleyebilirdi Barış. Dinlemek istiyordu, sesini duymak onu bir kez daha görmek, bu görüşünün son olmamasını ve sürekli onunla olmayı istiyordu Barış. Belki sabırsızdı bu konuda ama asla duygularını kontrol edebilen bir insan olmamıştı.
Sözleri tekrardan boş duvarlara çarparak kendisine dönmüştü. Omuzlarını düşürüp Ferdi'nin omuzlarından tutarak kendisine bakması için çevirdi. "Ferdi, nolur." Karşılaştığı boş bakışlar umudunu yitirmesine sebep olurken karşısındaki kıvırcık oğlanı sallamaya başlamıştı. "Ferdi, lütfen. Tekrardan görmem gerek." Oyuncağı elinden alınmış küçük bir çocuk gibi sızlanıyordu, geri almak için de her şeyi yapabilecek gibiydi.
"Ulan bıraksana," Ferdi kollarından birini tutmuş indirmeye çalışıyordu fakat Barış tutuşunu iyice sıkılaştırmıştı, ikna edene kadar da Ferdi'yi salma gibi bir niyeti yoktu. "Bir şey yapana kadar asla. Bak anlamıyorsun, çok önemli." Ferdi kendisine yine ve yeniden boş boş bakmakla yetinmişti, bırakmayacağını anlayarak Barış'ın kolunu serbest bırakırken eli telefonuna kaymış fakat Barış'ın kendisinden önce davranıp telefonunu almasıyla boşta kalmıştı.
Barış; Ferdi telefonunu ondan alamasın diye koltuktan kalkmış, önünde dikiliyordu. "Barış ver telefonumu." demişti Ferdi. Burnundan soluyordu fakat bu hali Barış'ı iyice keyiflendirdi. "Beni dinleyene kadar vermeyeceğim ulan." Birkaç adım uzaklaştığında Ferdi'nin de ona yaklaşmak için kalkmaya yeltendiğini gördü. Fakat kalkmasına fırsat vermeden tekrar koltuğa çıkarak üstüne atlamıştı.
"Ruh hastası," Ferdi Barış'ı üstünden atmak için elinden geleni yapıyordu fakat bütün uğraşları boşaydı. Barış bir eliyle ellerinden tutmuştu, diğer elinde ise kıvırcık oğlanın telefonu vardı. Ferdi'yi yatar pozisyona getirerek bütün ağırlığını ona vermişti, hareket edemeyeceğine emin olduğunda elindeki telefonu sehpaya bırakmıştı. Kıvırcık oğlanın yanağına küçük bir tokat atarken sinirden kızarmış olan suratını görmesiyle kahkaha atmıştı.