Cenazeden ayrılıp babamı , o koca dev adamı bir tabuta sığdırıp defnetmiştik.
Şimdi ise babamın o barut kokusunu kesen zeytin ağacı kokusunu soluyordum. Anımsadım da, babam hep bir zeytin ağacının gölgesine oturup, saatlerce birini bekliyormuş gibi etrafına beklenti ile bakınırdı.
Sonradan anladım babamın kimi beklediğini kaybettiklerini bekliyormuş meğersem...
Ölen asker arkadaşlarını bekliyormuş.
Darbede ona yalvaran onlarca can yoldaşlarını bekliyormuş.
Annemi bekliyormuş...
Bir umut uğruna bütün ömrünü yemiş .
Acısı da bir bana bir kara toprağa kaldı.Kapının çalması ile ayağa kalkıp kapıyı açtım. Karşımda babamın arkadaşı General Turgut vardı.
" Kızım, sana babanın esyalarını vericektim." Sanki benden izin istiyordu sanki."Teşekkürler." dedim ve vedalaştıktan sonra içeriye geçip oturdum. Böyle oturmak bile canımı yakıyordu. Generali eve davet etmemiştim çünkü halim yoktu. Hem de babamın kokusunun sindiği bu eve birisinin kokusunun karışmasını istemiyordu. Bir süre daha benle kalmalıydı.Bir süre sonra ağlamaktan kızaran gözlerim , elimdeki babamın ondan kalan eşyaları ile uykuya daldım.
Ertesi gün
____________Nefes nefese uyandığım kabustan sonra babamın odasına koştum. Babamın vefat ettiğini görmüştüm. Kapı kolunu indirdiğim anda her şeyi daha iyi algıladım. Babam gitmişti ki çoktan.
Bir sürede olsa evimden babamdan ayrılıp askeriyeye gitmem gerekiyordu. Babamın eşyalarını toplamam gerekiyordu.
Askeriyeye ulaştığında her gelip geçen baş sağlığı diliyor ben de onlara 'Vatan Sagolsun' diyerek yanıt veriyordum. Başka ne diyebilirimdim. Üzerlerine atlayıp neden babamı bir operasyon için onlara esir verdiniz diyerek bağırmak isterdim. Diyemedim. Özür dilerim baba. Hakkını koruyamadım.Babamın odasına girdiğim an kaybolmaya yüz tutmuş kokusunu duyumsadım. Sonra kenara bırakılmış kutuyu alıp eşyaları yerleştirmeye başladım.
Kilitli bir çekmecesinde bana ait bir tutam saç buldum, anneme ait bir saç teli buldum. Kasada annem ile babamın alyanslarını buldum. İkisini bağlayan alyansların nasıl da atıldığını anımsadım. Duygularından kaçmak için başımı iki yana sallayarak bu kafesten kurtulmaya çalıştım. Kapıyı açtığımda ise bir çift yeşil göz ile karşılaştım. " Bende sizi arıyordum Helin Hanım. Kapınıza dayanacak her zorlukta zor olsun ve ya olmasın ben burdayım. Derdinizi anlatmaktan çekinmeyin" dedi.
Karşımda duran adamdan yayılan nilüfer kokusu burnumda bir hazineye yol açarken tek yapabildiğim teşekkür edip, oradan ayrılmak oldu. İtiraz etmeye bile gücüm yoktu. Babama verdiğim sözü böyle mi tutuyordum ben?Arabaya binip babamın mezarına doğru yol aldım. Bekçiye görünüp , çeşmeden doldurduğum su bidonu ile babamın mezarına döktüm. Zeytin ağacı gibi çiçeklensin diye...
Sonra çömeldim mezarının yanına, mermere oturmak saygısızlık ediyormuşum gibi hissettirdi.
" Baba bak ben geldim. Gece seni yalnız bıraktım. Darılmadın değil mi bana? Şu 1 günde bile bana öyle bir yangın verdin mi harlandıkça harlanıyor baba. Söndüremiyorum." Ben ağlarken mezar taşına kuşlar kondu. Daha da gözlerim doldu. Duamı okudum sonra elini tutacakmışım gibi tuttum toprağı sımsıkı."Şehitli atamdan yadigar bana ağıtlar yakma..." sözlerini mırıldanarak çıktım mezardan...
Ölüm çat kapı gelmişti kapıyı kapatmadan çıkmıştı. Arkasından bir iz dahi bırakmamıştı.
.
.
.
.
.
Okuduğunuz için çook teşekkürler.
Yıldıza basmayı unutmayalım.
İlk bölümler tabi ki ölümü hatitlatacak çünkü öyle kolay unutulacak bir acı değil...🌷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON SESSİZLİK
Fiksi RemajaKalbimin acısını dindirebilecek gözleri buldum, bir kuyunun en dibinde...