HEPİNİZE MERHABA EJDERLERİM🐉BÖLÜME GEÇMEDEN ÖNCE AŞAĞIDAKİ MİNİK YILDIZA TIKLARSANIZ ÇOK MUTLU OLURUM 💖
KEMERLERİNİZ BAĞLIYSA...
KEYİFLİ OKUMALAR☕️🍂
Hemşireler rakibimin yaralarına pansuman yaparken elimdeki kanı bembeyaz havluya silip aterman alanından çıktım. Aterman odasından çıkmadan önce kapının yanında sırasıyla dizilen okul dolabları gibi gözüken, amma okul doaplarından daha sert bir yapıya sahip olan çelik dolaplardan kedimkini açtım.
Silahımın takılı olduğu kemerimi belime dolayıp, şişemdeki suyla günlük kuladığım vitaminlerimi içtim. Bence ajan olnın en kötü yanı sağlık amaçlı çok fazla ilaç, vitamin almamızdı. Her görevden döndükten sonra nerdeyse bir hafta serum alıyorduk.
Vitaminlerimide içtikten sonra sonunda ateriman odasından çıka bilmiştim. Arkadaşlarıma söz verdiğim bir haftalık tatil için başkandan izin almaya gidierken, bildirim sesiyle telefonumun ekranı aydınındı.
"Seradan 49 zevapsız arama" kırk dokuz mu? Gerçektende bu kızın birazcıkta olsa sabri yoktu. Telefonumun çalmasıyla derin bir nefes verdim. Telfonu açıp yapabildiğim kadar yumuşak bir sesle konuşmaya çalıştım.
"Efedim Sera" sera küçük bir çocuk gibi mızmızlanan bir sesle "Kırk dokuz kere seni aradaım. Insan bir merak eder, bu kız öldü mü kaldı mı? Ya iki gün önce avmda şarap rengi elbise için kalvga edip tırnağını kırdığım kızın saldırısına uğrarmış ve yardım için ajan olan arkadaşımı, yani seni aradıysam. Yani telofonumu açmadığınn için ölseydim"
Beyle birşeyin olmayacağını oda biliyordu. Sera hep böyleyi. Olayları abartmayı seviyor. "İşimle ilgili telefoda konuşma. Biliyorsun bunu size söylemem yasal değil," kısık bir sesle söyledim.
İmzaladığım belgelerdeki ana madelerden biride ajan olduğumla ilgili kimseye en ufak bir bilgi bile veremezdim. Buna ailem bile dahildi. Geçi benim biyolojik bir ailem, anne ve baba diye bileceğim hiçkimsem yoktu.
Belki birzamanlar babam vardı amma, annem hiçbirzaman olmamıştı. Benim ailem arkadaşlarım, Sera, Ege ve Arastı. Diğer insanlara karşı nekadar soğuksam onlara karşı okadar sıcaktım.
Arkadaşlarımla arama duvar örmeye gerek duymuyor, onların yanındayken çizdiğim sert karakterden çıkıp kedim oluyordum. Bana evim gibi hiss ettiren yalnızca onlardı.
Keşke sende bana evim gibi hiss etdirseydin anne...
Bu yüzden onlara benimle ilgili herşeyi bilirdi. Bu işimle ilgili yasak bir bilgi olsa bile. "Beni ne için aradın?" telofonun arkasından feruar sesleri geliyordu.
"Şey ben geri dönerken makyaj mazemelerimi valizlerime sığdıramaya bilirim. Acaba dönerken makyaj mazemelerimi senin valizine koya bilirmiyim?"
Valizleri mi dedi o? "Sera sormaya korkuyorum, ama acaba kaç tane valizin var?" diye sordum. Zaten bir hafatalık bir tatil için sahil köyüne gidicektik.
Günümüzün çoğu mayoyla denizde geçicekti. Yani nekadar çok kiyafet götürmüş olabilirdi ki? "Üç tane valizim var" Ne üç mü? Bu kız gerçektende benim elimde kalacaktı
"Sera sen şakamısn. Bir haftalık tatil için üç valiz kıyafeti ne yapcaksın?" "Üç valiz kıyafetim yok iki valiz var. Bir valiz orada alacağım şeyler için" Serayla konuşrken kolidorun ortasında korkuluk gibi dikildiğimi fark etmemiştim bile.
"Tamam Sera. Makyaj mazemelerini ben taşırım. Nede olsa senin gibi yüz parça kıyafet götürmüyorum yanımda. Şimdi kapatmam gerek hoşçakal" Sera anında neşeli bir çocuğa büründü