Bulutlar vardı. Önce güneşi sakladılar. Sonra masmavi gökyüzü rengini kaybetti. Bembeyaz bulutlar griye döndü. Hafif hafif tenimi okşayan rüzgar saçlarımı tanıtıyordu. Rüzgar şiddetlendi ve ellerini belime dolayıp beni istediği yere götürdü.Bora çıktı ve her şeyi yerle bir etti. Dağıttığı, ordan oraya savurduğu hayatımın kalıntılarının ardından bakmak dışında bir şey yapamadım. Elimden gelen çok bir şeyde yoktu zaten.
Sonra...
Sonra yağmur oldum. Benliğimde birikmiş iyi ve kötü her şeyi damla damla toprağa bıraktım. Suyum boranın tahrip ettiği toprakları yıkadı. İçimde, kalbimin derinlerinde sakladığım tohumlarım filizlendi. Fidanlarımın taze yapraklarına onun berrak nefesi değdi. Üflediği nefesiyle şımaran fidanlarımın yaprakları bir hevesle büyüyüp ağaç oldu. Kökleriyse kalbime kurtulması mümkün olmayan bir kafes inşa etti .
Ben onun nefesinin büyüttüğü köklerin arasında yaşadığımı daha yeni fark etmişken aynı zamanda bu kafeste onun aşkıyla yaşadığımı henüz anladım.
Evet ben oyum. Boranın ardından çıkan o yağmur. Fırtınasını dindiren, felaketinin ardından şifasını dağıtan yağmur. Bora' nın Yağmur' u...
Formasını düzeltti. Göğsünde ki ambleme baktı. Bütün hayatı ve hatta geleceğini üstüne kuşanmıştı. Hiç düşünmeden kendisine doğru koşan adamın eline vurup sahada kendine yer buldu. Düzensiz atan kalbinin heyecanlı sesini derin nefeslerle susturmaya çalıştı. Kafasını kaldırıp önce skor tablosuna baktı.
1 - 1
Maçın bitmesine on dakika kalmıştı ve durum berabereydi. Kendisine güvenli gözlerle bakıp oyuna çıkaran hocasına baktı.
" Sen benim yüzümün akı olacaksın, Bora. " demişti Kubilay Hoca. Ona güvenmiş altyapıdan çıkarıp takıma almış, herkese karşı onu savunmuştu. Ona güvenen bu adamı yüz üstü bırakmak yakışmazdı. Elinden geleni yapmalı hatta bu akşam galibiyeti getiren o golü kendisi atmalıydı.
Oyun topun karşı takımın kendi oyuncusuna attığı pasla başlamıştı. Tirübünde ve televizyonda izleyen taraftarlar nefeslerini tutmuş galibiyetin mi yoksa mağlubiyetin mi geleceğini merakla beklemeye başladı.
Bora rakibiyle verdiği omuz omuza mücadelenin sonucunda topu almayı başardı. Son sürat rakip takımın kalesine doğru ilerledi.
" Hadi, Bora! " Kubilay Hoca yedek kulübesinde heyecanla ayaklandı.
Bora ayağında topla kaleye yaklaştığında ona doğru koşan adamdan topu kaçırmak için sağında önü boş olan Sinan'a pas attı. Önünde ki adamın kurduğu duvarı aşıp kaleyle arasında yakaladığı anlık bir boşlukla Sinan'ın ona attığı pası aldı. Çektiği sert şutla top ağları gördü.
" GOOOLLL ! İŞTE BORA ! BORA ŞİMŞEK. Sinan' nın asistiyle gelen muhteşem gol ... Ve skor 2 - 1. "
Sinan topun kaleyi bulduğunu görünce koşarak Bora' nın yanına ulaştı. Omzuna elini atıp dostane bir şekilde sıktı. " İşte şimdi takıma hoş geldin Bora. " Bora yüzünde hem golün hemde takımda kabul görmüşlüğün verdiği bir sersemlikle güldü. Kendisi için açılmış kolların arasına girip sarıldı. Sarılmayı bölen diğer takım arkadaşlarının tebrik için yanlarına gelmesiydi. Bu takımda ki ilk maçı hiçte tahmin ettiği gibi kötü geçmedi, aksine attığı golle maçın kaderini değiştirip takımdaki diğer oyuncuların teveccühünü topladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERVANE ( Futbol Kurgusu )
General FictionKüçük bir şehirden İstanbul'a okumak için gelen Yağmur, Bora' nın varlığının hayatındaki domino taşlarını bir bir yıktığını fark etmeden yaşar fakat son taş fırtınayı koparmak için yeterlidir. Diğer yandan futbola kendini adamış bir adam ve onun...