1)T-K

47 5 7
                                    

Sıra yine bir Felsefe dersinde hümanizm, feminizm gibi konulara gelmişti ve iki konuda da alfaların çoğu ortak fikirdeydi. Ataerkil toplumda büyümüş olduklarını sadece bundan bile anlayabilirdik sanırım.

Hümnizm konusunda ise onlarca isim geçmişti: Dante, Boccaccio, Erasmus...

Gülüşme sesleri geldiğinde başımı çevirmiştim
İşte yine o piçti. Yine dalga geçip duruyordu.

"Ne yani hocam benimle çölden gelen mültecinin oyu bir mi?"

Öğretmen öksürerek uyarırken onun yerine ben bile utanmıştım. Teneffüste ise o baskın alfanın sert bakışları beni bulmuştu.

“Babam senin kaçtığın topraklara ayak
bastığında ne demiş biliyor musun Jeon? ‘Şerefsiz Arapları avlamanın tam zamanı!’ Tüm dünyada nefret edilen tek ırk olmak nasıl bir his?”

Yapmaya çalıştığı şey apaçık ortadaydı, beni gaflete getirip daha öncesinde diğerlerine yaptıkları gibi ilk benim atılmamı bekleyecekler sonra da hem dayak yediğimle hem de okulda ceza aldığımla kalacaktım. Kendimi kontrol etmeye çalışıyordum.

Yüzündeki gülümseme gittikçe sinirimi bozuyordu. Her zaman beni ırkımdan ve geleneklerimden vurup utandırmıştı, o bunu her zaman oldukça iyi yapmıştı. Sürekli eski bir Deniz Subayı olan babasından bahsedip benim ülkemi aşağılıyordu. Oysa benim ülkem onun ülkesinden 11 bin kilometre uzaktaydı. 

“Şerefli Amerikan Subayları o Arap çölüne girdiği için minnettar olmalısın.”

“Subayların benim ülkemde ne işi vardı Alfa?”

İlk defa kendimde cesaret bulmuştum. Kaşlarını çatıp bana baktığına çoktan birisi onun kolunu tutmuştu. “Değmez Taehyung.”

Değmez mi? Duyduğum ile istemsiz gülmüştüm çünkü onun bu söylediği oldukça komikti. “11 bin km uzaklıkta bir yere demokrasi getirmek Yüce Amerika bozuntusunun mu göreviydi? Benim ülkem siz devreye girmeden önce gayet de yaşanabilir bir haldeymiş!”

Taehyung cevap vermiyordu, öfkeli suratı delip geçecek gibiydi ama konuşmuyordu. “Baban Irak’ta öldü diye bunun sorumlusu henüz savaşın içine doğmuş ben ve yeni doğum yapmış omega babam değil.”

Gözleri gittikçe kırmızıya dönüyordu. Kolunu çekip o alfadan aldıktan sonra tek eliyle göğsümden itip kendine geçmek için alan açmıştı. Açıkçası ben dahil herkesin o an onun bana vuracağını düşündüğüne emindim.  

O tanıdığım en ırkçı insanlardan biriydi. “Irkı bile olmayan toplama ülkenin piçi!” kendi kendime küfrederken birden kapalı akıllı tahtadan kendi yansımamı görmüştüm. “Şimdi ondan ne farkın kaldı Taehyung?”

Kendi kendime konuştuğum için Bogum kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Şaşkınlığı açılmış büyük tatlı gözlerinden ve aralanan ince dudaklarından belli oluyordu. Ne gördüğümü düşünmek yutkunmama sebep oluyordu. Böylesine yakışıklı bir alfa nasıl da onun gibi bir ırkçının arkadaşı olabilirdi?

Kibarca başını eğip izin isteyerek çekilmişti. Dağınık saçları yüzüne düşerken o görüntü ile kaç omegayı kendine hayran bıraktığını düşünüyordum. Çapkın piç. 

Kesin yine Taehyung’un yanına gidiyordur diye düşündüm kendi kendime. Başımı çevirip pencereden baktığımda aşağıda oturan okul üniformasının kollarını katlayan ve başını yerden ayırmayan alfayı görmem bir olmuştu. O farkında olmasa da bunca zamandır onun sayesinde Bogum’u kolaylıkla bulabiliyordum çünkü Taehyung kendini ‘ben buradayım’ der gibi ifşalıyordu.

Mülteci *Taekook*   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin