5)

18 5 14
                                    

Yıkık binaların arasında koşturuyorlardı. Her zamanki gibi çok eğleniyorlardı. Ne anlıyorlardı koşturmaktan? Gülümseyerek karşısındakine dönmüştü Yoongi. Aslında hep gülümsüyordu o. Neden gülümsemeyecekti ki? Çocukluğundaki gibi bir ortam yoktu. Evet, özgür değillerdi. Evet, hakları yoktu. "Yaşıyoruz" diye bağırabiliyordu ama Yoongi. Yine aynısını yaptı. 2003'te dümdüz edilen mahallesinde annesini bulduğunda yaptığı gibi yine bağırmıştı. "Yaşıyoruz!"

"Ahahaha"

Birbirlerinin gülüş sesleri doluyordu kulaklarına. Kendilerini yere atmış, gökyüzünü izliyorlardı. Bu onlar için büyük bir şeydi. Ülkesinde savaş olmayanlar da aynı gökyüzüne bakıyorlardı.

"16 yıl sonra..."

Dedi Yoongi, karşısındaki alfa boynundan öperken. Buradan sağ çıkmalarının üzerinden o kadar sene geçmişti.

"Yine başladığımız yerdeyiz."

"Doğduğumuz sokaktayız!"

"O arkada kaldı aptal."

"Yıkılan her yer aynı görünüyor Jackson."

Hâlâ düzelmemişti oralar. Belki artık yönetimin adı vardı ama hâlâ aynıydı.

Jackson'ın öpücükleri ayağıya iniyor, mührünün olması gereken yeri emiyor; ama asla ısırmıyordu.

"kendini bana bırak-"

"Yapamayız"

"Neden? Daha önce de yaptık neden şimdi yapamıyoruz?"

Yoongi yutkunup evleneceklerine olan güveniyle mutlulukla söylemişti.

"Bir bebek hissediyorum. Baba olacaksın."

Günler önce öğrendiği şeyi söylemişti Yoongi. Onun da mutlu olacağını sanmıştı. Yoongi mutluydu ama mutluluğu fazla sürmemiş, karşısındaki pesevengin suratsızlığı karşısında yüzü asılmıştı.

"Sevinmedin mi?"

"Yoongi bir ebe bulalım"

"Ne bulalım?"

"Sen Süryanisin bense-"

"Jackson-"

"iki farklı ırk, biz yapamayız. Bizimkiler birbirlerini öldürüyor."

Saçmalıyordu Jackson. Yapılan terör baskınlarını bahane ediyordu. Sırf evlenmemek için kendini o baskıncılarla bir tutuyordu.

Yoongi açık ağzıyla onu itmiş ve ayağa kalkmıştı. evine yürümeye başlamıştı. Kaçıp hayatını kurtaracağı eve gidiyordu.

Zaman aynı nehirdeki su misali geçiyordu. Günler, haftalar...

Şişiyordu karnı artık. Öğrenecekler diye dört dönüyordu. Eve bir aile girmişti missfirliğe. Yerlere oturup sırtlarını duvara vermişlerdi annesinin koluna vurmasıyla ne demek istediğini anlamış örtüsüyle yüzünü kapatmıştı.

Mutfağa çay servisi için gidecekken onların konuşmalarını dinlemişti.

"İkisinin de yaşı geçiyor. Başgöz etmeye ne dersin?"

"Bilmem ki? Oğlanın işi var mı?"

"Var, olmasa ne olacak? Siz evlendiğinizde eşinin işi var mıydı?"

"Akşam babasına sorup haber ederim size."

Ona sormayacaklar mıydı? Neydi bu? Hamile şekilde o eve gitseydi ölüsünün çıkacağını biliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 24 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Mülteci *Taekook*   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin