11. the scarf

145 19 113
                                    

"Sen iyi uyumadın sanırım." dedi Suguru Yuuna'nın yarı açık yarı kapalı gözlerine bakarken. Daha sonra bakışları kızın tutuyor olduğu notlara kaydı. "Bu notların hali ne kızım? Sol elinle mi yazdın bunları?"

Yuuna defterinin önünden çekilmesiyle irkilip ayıldı. Suguru'nun dediği doğruydu, dün gece pek iyi uyuyamamıştı. Shoko eve geldikten sonra gecenin büyük bir bölümünü konuşarak geçirmiş, Yuuna'nın Suguru'ya meseleyi nasıl açıklaması gerektiğine kafa yormuşlardı. Normal olarak asıl olayı anlatamazdı, bu nedenle kendi çapında mütevazı bir yalan hazırlamıştı. Her ne kadar yalana başvurmaktan hoşnut olmasa da.

"Sağ elimle yazdım işte." Kız elini kaldırdı ve Suguru'nun gözleri önünde salladı. "Şüphen mi vardı?"

"Onu mu diyorum ben?" dedi Suguru kıkırdayarak. Elini sallama şeklini tatlı bulmuştu. "Bazı yerleri okuyamıyorum. Zaten el yazın normalde de okunmuyor ama bugün ekstra karmaşıklaşmış gibi. Uykulu gibisin üstelik."

El yazısı konusunda haklıydı Suguru. Yuuna'nın el yazısı hiçbir zaman iyi olmamıştı. Hatta bazen kendisinin bile okuyamadığı zamanlar oluyordu. Onun aksine Suguru, oldukça düzenli ve güzel bir el yazısına sahipti. Kanji'de yazarken yazısı font gibi gözüküyordu.

"İyi uyuyamadım." diye itiraf etti Yuuna. "Akşam kahve içtiğim için uykum kaçmıştı."

Bu kısmı yalan değildi tabii. Gece Shoko eve geldiğinde biraz çakırkeyifti, ayılması için ona kahve yaparken kendisinin de canı çekmişti.

"Niye böyle bir şey yaptığını sormamda sakınca var mı küçük hanım?" diye sırıtarak sordu Suguru. Ondan sadece bir ay kadar büyük olmasına rağmen kıza küçük hanım demekten hoşlanıyordu. Böyle söylediğinde Yuuna kaşlarını hep çatıyordu, tıpkı şu an yaptığı gibi.

"Özel bir sebebi yok aslında. Canım istedi." diyerek konuyu kapattı Yuuna ama kafası hâlâ yapması gereken o konuşmanın etrafında dönüp duruyordu. Sabah annesi evden çıkarken erkek arkadaşını yemeğe davet etmesi gerektiğini açık açık ima etmesiyle beraber kampüse gelenedek düşündüğü tek şey bu olmuştu.

Ya şimdi ya da hiç, diye geçirdi aklından ve sonrasında, "Sana bir şey söylemem lazım."

Suguru, elindeki kurşun kalemi artistik hareketlerle döndürüp duruyordu o sıra. Yuuna'nın bu cümlesini duyduğunda bakışlarını onun yüzünde sabitledi ve bir şeylerin ters gittiğini hemen anladı. Yüzünde yorgunluktan öte garip bir ifade vardı, tanımlaması istense sıkıntılı veya endişeli derdi Suguru.

"Neyin var Yuu? Kötü bir şey yok ya?"

Hızla kafasını iki yana salladı. "Hayır, hayır, o tür bir şey yok. Daha çok seni ve beni ilgilendiren bir konu."

Bu sözlerle birlikte Suguru'nun kalbi hızla çarpmaya başladı. Ne diyeceğini bilmiyordu fakat bir tahmini vardı. Eğer düşündüğü şey gerçekleşirse ne tepki vereceği konusunda en ufak bir fikri yoktu.

Yuuna'nın itiraf edeceğini düşünüyordu. Fakat bu itirafı o sarhoşken dinlemek farklıydı, o sıra hiçbir yanıt veya tepki vermesi gerekmemişti. Şimdi burada, ikisi de ayıkken yapılacak bir itirafın ciddi sonuçları olurdu.

Gerçi sorun ayık olmak da değildi. Suguru ayıktı belki ama kafası bir sarhoşun zihni gibi allak bullaktı. Birkaç hafta önce olsa, Yuuna'ya vereceği cevabı şu an vereceğinden daha net bir şeyler olurdu – muhtemelen ona karşı herhangi bir hissi olmadığını ve arkadaş kalabileceklerini söylerdi.

"Eminim bu tür bir şey duymayı beklemiyordun benden ancak elimde olan bir şey değildi. Bunun için önceden özür diliyorum."

Suguru bu sefer tamamen emin oldu. Zihnini günlerdir meşgul eden şeyi Yuuna kendisi dile getirmek üzereydi. Üzereydi ancak ona ne diyecekti? Gerekse Satoru'nun oldukça mantıklı sözleri, gerekse de Ino'yu açık açık kıskanması olsun, Suguru'nun içinde bir şeylerin değiştiği su götürmez bir gerçekti. Dün de hiç düşünmeden eski kız arkadaşına Yuuna'yı sevgilisi olarak tanıtmış olması bu değişimin apaçık bir göstergesiydi.

drunk confessions | geto suguruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin