***Gri duvarlı boğuk odada duyulan tek ses damlayan serumdan geliyordu. Beyaz yatakta yatan yakışıklı çehre bitkince gözlerini aralamaya çalıştı ama göz kapakları sanki bir tondu. Önce bulanık görünen tavan yavaşça net beyaza dönerken kafasını çevirip nerde olduğunu anlamaya çalıştı
Hastanede kendisi için ayrılan yataktaydı. Elini kaldırıp üzerindeki örtüyü ittirecekti ama iki kolunu da hareket ettiremeyince kafasını kaldırıp nedenine baktı. İki kolu da yatağa kelepçelenmişti. Kafasını bıkkınlıkla tekrar yastığa bıraktı
"Sabrım sınanıyo"
"Aslında sınırını öğrenmek eğlenceli olabilirdi"
Duyduğu sesle kafasını çevirdi ve hemen başında sandalyede oturan yeşil gözlerle göz göze geldi. Ayak ayak üstüne atmış ellerini dizinin üstünde birleştirmiş gülümseyerek kendisine bakıyordu. Yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu
"Kırk yıl düşünsem bu tablonun diğer tarafında olcam aklıma gelmesdi"
Neden öyle dediğini anlamadığı için kaşlarını çattı kumral "Ne tablosu?" derken sesine yansıyan bir merak vardı. Soruyu umursamadı Kenan bakışları tavana değerken niye yine kendini buraya bağlattığını hatırlamaya çalışıyordu. Ama zihninin içinde bir süredir olduğu gibi yine küçük kurtçuklar vardı
Beyaz tavanda bakışlarını gezdirirken "Ben gerçekten deli miyim?"diye mırıldandı. Şu odanın boyası yüzünden beyazla griden nefret eder olmuştu.
" Sen deli değilsin Kenan "
Duyduğu yumuşak sesle bakışları yine dibinde oturan kumrala dönmüştü Kenan'ın. Gülümseyerek cümlesine "Sadece biraz sınırlandırılman gerek" diye devam etti. Kenan kelepçeli ellerini havaya kaldırdı. Metal sesi yatak ve sandalye dışında bir şey olmayan odada yankılandı
"Sınırlandırıldım. Hizmetlerin için teşekkür ediyom doktor"
Arda gülerek kafasını iki yana salladı
"Hayır Kenan bedeninin değil sinirlerinin sınırlandırılmaya ihtiyacı var"
Kenan'ın bakışları yine tavana döndü. Bu tavanı kim boyamıştı bu renge lan!
"İhtiyacım olan tek şey ferah bir oda"
Kumralın bakışları da önce tavana sonra odanın gri duvarlarına değdi. Yavaşça ayağa kalkarken "Bununla ilgili neler yapabileceğime bir bakarım. Ama seninle tekrar konuşmak istiyorum Kenan" dedi. Ellerini cebine atarken Kenan'ın kendisine duygusuz bir bakış atmasını izliyordu
"Welche Farbe haben deine Augen?"
(Gözlerin ne renk?)
Duyduğu Almanca kelimelerle kaşlarını çattı genç adam. Sanırım bu adamı anlayabilmek için Almanca dersleri almaya başlamalıydı. Kenan onun ne dediğini anlamadığını fark edince yine Almanca konuştuğunu anladı. Zihni o kadar karışıktı ki diller bile birbirine girmeye başlamıştı. "Gözlerin" diye mırıldandı. Boğazı kuru olduğu için sesi pütürlü çıkıyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSYCO
Random"Buraya tıbbı tedavi için geldim sanıyordum" "Bende canavar ruhlu bir katille ilgileneceğim sanıyordum"