Kahverengi atmosferin hakim olduğu küçük kafe de Hasan'ı beklerken bir aşağı bir yukarı yürüyüp duruyordum. İçimdeki heyecanı dizginlemek çok zordu. Yedi yıl beklememin sonucu olarak artık ona açılacaktım. Kendimden emindim; aşkım yüzünden utanmama gerek olmadığını, her şeye rağmen şansımı denemem gerektiğini biliyordum. Artık bir kadındım, benden yaşça büyük olması bir şeyi değiştiremezdi. Sırf ona aşkımı açıklayacağım diye normalde hep pantolon veya eşofman giyen ben bugün zarif bir pembe üst giysisi ve aynı renk uzun etek giymiştim.
Onun benim kalbimdeki saltanatının hep süreceğinden emindim. Edebiyata küçüklükten beri olan ilgim onun sayesinde daha da derinleşmişti. Şiirlerimin hepsi onun içindi. Hislerin gücünün yazmada etkin olduğunu Hasan ile daha iyi kavrayabilmiştim. Ve o şimdi benim aşkımı kabul eder, benimle bir hayat yaşamaya evet derse kalbim şenlik verecek, kalemimden dökülenler mutlu bir edebiyatın izlerini taşıyacaktı.
Kafe kapısının açıldığını belli eden hafif bir gıcırtıyla olduğum yerde kaldım. Bu sefer Hasan'ın gelmiş olabileceği düşüncesi kalbim yerinden çıkacakmış, duygularım taşacakmış gibi hissetmeme neden olmuştu. Gözlerimden yaşlar süzülemiyordu ama kalbim sırılsıklam gibi hissediyordum. Kendi içimdeki duygular sebebiyle an içinde ağlayamama gibi bir özelliğim vardı. Eğer o an da ağlıyorsam bir şeyler fena halde çivisinden çıkmış olmalıydı. Ve bu beni kesinlikle duygusal bir korkunun pençesine bırakır, işte o zaman göz yaşlarım akardı.
Açılan kapı yavaşça ittirilerek kapandı. "Hira," diyen yumuşak, delirtici cinsten bir erkek sesi duydum arkamdan. Hasan sonunda gelmişti demek. Sesi bile beni deli ediyordu. Cesaretimi toplayıp yavaşça arkama döndüm. Hasan'ı gördüğümde bir tebessüm yayıldı dudaklarıma. Başımı eğerek hafifçe selam verdim gülümserken. O da bana gülerek bakıyordu, fakat gözlerinde ki meraklı sorgulama ifadesini fark edebiliyordum.
Bir kaç adım atıp bana doğru yaklaştı. Aramızda ufak bir mesafe kaldığında durdu. Vücudu hafifçe bana eğik bir şekilde duruyordu. "Hira, nasılsın?" diye sordu ve gözleriyle beni süzmeye başladı. Kafamı önüme eğip sessizce cevapladım. "İyiyim, sen?"
Cevabını alınca daha rahat bir pozisyona geçti ve duruşunu dikleştirdi. Gözlerini benden ayırıp etrafta gezdirirken karşılık verdi. "Sağ ol, bende iyiyim."
"Hep iyi ol."
Tekrar bana odaklandı. "Ee beni niye çağırdın bu kafeye?"
Utanma duygum yavaşça açığa çıkıyordu. Yere bakmaya devam ederken bile nefesim kesilecek gibiydi. "Önemli bir şey konuşmak için."
Hasan beni anladığını belli etmek ister gibi dudaklarını birbirine bastırıp başını aşağı yukarı salladı. Eliyle yanımızda duran boş masayı gösterdi. "Gel oturalım o zaman."
Birlikte karşılıklı sandalyelere geçtik. Hasan iki kolunu da masaya dayayarak bana eğilmişti, çok rahat bir tavrı vardı. Bense arkama yaslanarak ellerimi önümde birleşik tutuyordum.
Hasan gözleriyle garsonun olduğu tarafı işaret ederek sordu. "Bir şey içecek misin?"
Başımı hayır anlamında iki yana salladım. Artık bütün duygularımı bir bir anlatmamın zamanı gelmişti. "Direkt konuya girmek istiyorum! Seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?"
Meraklı gözlerinin içinde anlayış parıltıları belirirken dudaklarında sıcak bir gülümseme oluştu. Başını hafifçe öne eğerek beni onayladı. "Hem de çok iyi biliyorum. Bunu her defasında bana hissettirdin. Sen olmadığında bile senin beni yürekten sevdiğin gerçeğiyle yaşadım her anı."
Bu söyledikleri bende olumlu bir etki yaratmış, yüreğimde ki paniği biraz dindirmişti. "Bana hep dile getirilemeyen duyguların hissedildiğinden, bazı şeyleri söylemeye gerek olmadığından, kelimelerin yetersiz kaldığından ve bazen de söylenemediklerinden bahsederdin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimin Sırrı
Roman d'amour"Emre ile evlendiğimi biliyorum fakat benim kalbimin her zaman Hasan için atacağını söylerken yanılmıyordum. Hasan benim günahımda, yanlışımda olsa biricik aşkımdı. Kalpler bazen ne istediğini bilemeyebilirdi. Emre'nin yüreğinin benden başkasına kay...