Sabahçı Kahvesi

16 2 0
                                    

   Kulaklığıma gelen melodiyle sözleri mırıldanmaya başladım; "Sen rüyalar aleminde, yeni aşklar hevesinde/ Bense yine uykusuzum, bir sabahçı kahvesinde." Bu şarkıya bir dal sigara yakışacağını düşündüm ve çantamdan paketi çıkartmak için yanımda duran bankın kenarına oturdum. Selam, ben Ahu Mihra ÖZ. Henüz 19 yaşına 6 gün önce girmiş olmasına rağmen kendini 30 yaşında hisseden klasik bir insanım. Evet, Ferdi Tayfur dinliyorum ve bu şarkının bana hissettirdikleri çok ayrı. Düşünceler deryasına dalarken sigaramdan bir nefes daha alıp boğazımı yakmasına izin verdim. Bazı insanlar hayatın tesadüfler silsilesinden ve bu olayların sonucunda verdiğimiz karmaşık kararlardan oluştuğunu düşünür. Düşününce hak veriyorum bu fikre. Hayat tesadüfler, verilen kararlar ve karşılaşmalar üzerine kurulu bir düzen. Peki ama gerçekten kararlarımızı biz mi veririz? Kararlarımızın bazen iyi bazen kötü olan sonuçlarına katlanmak zorunda olmamız adil mi?

Beynimde sürekli tekrar eden konuşmalara ve gözümün önüne gelen anılara mani olamıyordum. Aslında sadece gençliğini yaşamaya çalışan küçük bir kızdım daha. Kampüse gitmek üzere yola çıktığımda playlistimde bu şarkıya denk geleceğimi ve dakikalarca bir bankta oturup geçmişimi düşüneceğimi bilmiyordum. Her şeyi geride bıraktığıma ve bu günün yeni hayatımın başlangıcı olduğuna çok emindim. Bazen küçücük bir şarkı melodisi bile insanın acılarını kaldırdığı dolabın kapağını açmaya yeterli oluyordu. Oysa ne kadar güzel başlamıştı bizim hikayemiz. İlk kez aşık olmuş, ilk kez kalbimi hissetmiştim. İlk buluşmamızdan sonra yatağıma oturup saatlerce hafif tebessümle tavanı izlemiştim. Bu düşüncelerden sıyrılıp izmariti söndürerek çöpün içine fırlattım ve önümde duran neredeyse içinde nefes almama yetecek kadar oksijen bulunmayan otobüse adımımı attım. Bugün 3 saat üst üste dersim vardı ve dersin hocası sabah blok yapacağını içeren bir mail atmıştı bütün sınıfa. Nasıl delirmeden 2 buçuk saat boyunca ileri düzey kodlama dersine katlanacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yazılım Mühendisliği okuyordum ve tercih sonucumu görene kadar bilgisayarla ve ya yazılımla hiçbir ilgim yoktu. Tamamen tesadüfen bu bölüme yerleşmiştim ve arkadaşlarıma ayak uydurmakta çok zorlanıyordum. Benim bilgisayar bilgim sadece Netflix'den film izlemek ve Sims oynamaktan geçiyordu. Açıkçası hiç ilgi alanıma giren bir bölüm de değildi. Ama annemlerin ısrarı üzerine mezuna kalmak yerine kaydımı yaptırmıştım bir kere. Yavaş yavaş öğrenmeye ve alışmaya çalışıyordum. Ben yine beynimdeki bu fikirlerle boğuşurken inmem gereken durağa gelmiştim. Otobüs kapısının önünde duran kalabalık genç grubunun arasından sıyrılıp durağa inmeyi zor da olsa başardım ve yürüyen merdivenlere yöneldim. Her zaman olduğu gibi çalışmıyordu ama Ankara'ya geldiğim günden beri sürekli çalışmayan yürüyen merdivenlerine alıştığım için asansöre yönelmek yerine çalışmayan merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladım. Bir yandan da hava estiği için yanıma aldığım hırkamı üzerime geçirmeye çalışıyordum. Birinin ismimi seslendiğini fark edip arkamı döndüm. Sınıfta daha önce gördüğüm bir kızdı ama açıkçası adını bilmiyordum. Bana doğru iyice yaklaştığında "Seslendiğini yeni duydum kusura bakma, efendim?" dedim ve beraber yürümeye başladık. Kampüsümüz Avrupa'nın en büyük üniversite kampüsüydü bu yüzden fakülteler arasında ring araçları kullanıyorduk. Sıraya girmek için yavaş yavaş yürürken ismini hatırlayamadığım kız da bir şeyler anlatıyordu. Lise dönemim boyunca izlediğim gençlik dizilerindeki gibi kalabalık ve havalı bir arkadaş grubum yoktu aksine genelde tek başıma olurdum. Sınıftaki çoğu kişiyle iletişim kurardım ama arkadaşım diyecek kadar samimi olamamıştım kimseyle. Kızın "Ne diyorsun yani, eş olalım mı bu projede?" dediğini duyunca aniden gerçek hayata döndüm ve anlattıklarını dinlemediğim için boş gözlerle kıza baktım. Halimi fark etmiş olacak ki "Kusura bakma ya çok ani daldım konuya. Ben Nazlı, biliyorsundur aynı sınıftayız." Diyerek elini uzattı. "Kusura bakma Nazlı dalmışım bir anlık. Dediklerini tekrar edebilir misin, ne projesi bu?" diyerek ben de elimi uzattım. Elimi sıkarken bir yandan da anlatmaya devam etti. "Abdullah Hoca'nın verdiği dönem sonu projesinden bahsediyordum. Geçerli not alabilmek için bir uygulama yapmamız ve bunu bölüm başkanımıza onaylatmamız gerekiyor. 2'li gruplar halinde çalışmamız söylendi. Ben durumumdan dolayı çok derslere gelemiyorum ve haliyle yakın olduğum bir arkadaşım da yok. Senin birisiyle eş olmadığını ve seninle yapabileceğimi söylediler. Seni görmüşken sorayım dedim ne diyorsun beraber yapalım mı ödevi?" Durumum derken neyi kastettiğini merak etmiştim açıkçası ama yeni tanıştığım birine özel hayatını sormak yersiz olacağı için boşverdim ve "Tabii, dediğin gibi benim bir eşim yok ve samimi olduğum birisi de yok memnun olurum seninle çalışmaktan." dedim. EGO gelmişti Mühendislik Fakültesine gitmek için beraber EGO'ya binerken nerde ne zaman buluşup ödeve başlasak diye konuşmaya başlamıştık. Tatlı bir kızdı aslında. Bıcır bıcır hayat neşesi olan biriydi ve bu konuşmasından bile belli oluyordu. Bana göre biraz kısa kalıyordu ve çok güzel balköpüğü renginde saçları vardı. Uzun kirpikleri ve açık kahve gözleriyle baya alımlı bir kızdı. Yüzüne dalıp gittiğimi fark etmiş olacak ki koluma dokunup "Sen iyi misin? Bir sorun mu var? Sürekli dalıp sessizleşiyorsun." diye sordu. Tabii ki az önce tanıştığım birine okula gelmek için otobüs beklerken bende anısı olan bir şarkı çaldı ve saatlerce eski ilişkimi düşünerek oturdum hala aklımda o var kendimi toparlayamadım diyemeyeceğim için basitçe iyiyim sadece uykumu alamadım deyip geçiştirdim. Evet "o". Demir Han. İlk aşkım ve 6 gün öncesinden beri eski sevgilim. Ayrılalı 6 gün olmuştu fakat ben 1 saat önce bitirmişiz gibi aklımdan bir saniye olsun çıkartamıyordum. Arabanın içinde yüzüme bakarak tükürür gibi "Bitsin artık bu ilişki Ahu! Sana ve bu çocuksu hallerine tahammülüm kalmadı, seni hayatımda istemiyorum." deyişi ve sesindeki nefret beynimde dönüp duruyordu. Neden bu hale gelmiştik ki? Oysa bana hep içimde yaşattığım çocuğa ve bunu dışarı vurduğum küçük anlara aşık olduğunu söylerdi. Sevdiğim bir şey yerken yerimde hafif hafif dans ederdim mesela. O da bana sevgi dolu gözlerle bakar tebessüm ederdi. Saatlerce saçlarımı tarardı, salıncakta beni sallardı, pamuk şekerler, çikolatalar alırdı... Bu hayatta tek şansım olduğunu düşündüğüm hem kuzenim hem de en yakın arkadaşım olan Sezin'e anlatmıştım ayrıldığımızı. "Aşkım zaten belliydi böyle olacağı sadece sen görmek istemedin ama ben eminim siz birbiriniz olmadan yapamazsınız geri dönecektir mutlaka." demişti. Ama ben sesindeki nefreti duymuştum geri döneceğine asla inanmıyordum. Zaten beni seviyor olsaydı nasıl 6 gün boyunca hiç yazmadan durabilirdi ki? İnsan her saniye konuştuğu her gece seni seviyorum dediği birini düşünmeden nasıl 6 gün geçirebilirdi? Acaba ben bu kadar çok aşık olmakla hata mı etmiştim? Bizim şarkımız bile "Böyle bir aşk görülmemiş dünyada/ Ne geçmişte ne bundan sonrada/ Arasalar bulamazlar rüyada/ Göremezler seni yazdım kalbime." diyordu. Gözlerimin dolacağını hissettiğimde kendimi toparlamak için boğazımı temizledim ve Nazlı'ya dönerek "Ders çıkışı kahve içmeye gidelim mi? Hem daha detaylı konuşmuş oluruz?" dedim. Gülümseyerek olur tabii hem birbirimizi tanımış oluruz diye karşılık verdi. Dışarıya çıkmam ve gürültülü yerlerde oturmam gerekiyordu. Beynimin içindeki sesleri susturmak için buna mecburdum. Hem Nazlı'yı da sevmiştim vakit geçirmiş olurduk. EGO'dan indik ve sınıfa doğru yürümeye başladık. Sanırım beni biraz garip bulmuştu. Haklıydı da! Bir an önce kendimi toparlamam ve öncelikle şu ödeve odaklanmam lazımdı. Amfide boş bir yer buldum ve resmen kendimi fırlattım oturma yerine. Otobüs ring aracı falan derken 2 saate yakındır yoldaydım ve çok yorulmuştum. Kafamı masaya koyduğum gibi dün gece doğru düzgün uyuyamadığım için gözlerim kapanmaya başlamıştı. Uykuya dalmadan Nazlı'nın yanımda oturan çocukla konuşup yanıma yerleştiğini fark edebilmiştim. Hoca gelene kadar biraz dinlenebilirim diye düşünerek daha fazla direnmedim ve gözlerimi kapattım. 6 gündür her gözlerimi kapattığımda olduğu gibi bana iğrenerek bakan o yüz karşımdaydı. Rüya olduğunu biliyordum ama bir zamanlar bana bakarken aşkla gözleri parlayan adamın şimdi böyle bakması canımı yakıyordu. Uyku ve gerçeklik arasında dolanırken Nazlı'nın ismimi fısıldadığını duydum ve gözlerimi açmaya çalıştım. Uykulu gözlerle kafamı sıradan kaldırdım ve hocanın çoktan sınıfa girip ders anlatmaya başladığını gördüm. Nazlı "Çok derin uyuyordun uyandırmak istemedim ama yoklama listesi geldi imza atman gerekiyor." dedi. Kısaca teşekkür edip imzamı attım ve gözlerimi kapatınca gördüğüm suratı biraz olsun unutabilmek için derse odaklanmaya çalıştım. Hocanın söylediklerini not almaya çalışırken bir yandan da Nazlı'nın tasarlamak istediği uygulamayı dinliyordum anonim şekilde mesajlaşılabilen bir flört uygulaması gibi bir uygulama yaparsak AA+ alabileceğimizden bahsediyordu. O anda masanın üstünde duran telefonu çaldı. Ekranda büyük harflerle "KOCAMM" yazıyordu. Sevgilisiyle aralarında bir şaka herhalde diye düşünürken meşgule attığı için açılan telefonunun ana ekranında üstünde gelinlik olan fotoğrafını gördüm. Açıkçası garipsemiştim biraz. En fazla 20/21 yaşında duruyordu. Daha üniversitemizin ilk senesindeydik. Neden evlenmeye karar vermişti ki? Çok mu seviyordu acaba? Ailesi nasıl izin vermişti, kaçmış mıydı mesela? Sanırım gördüklerimi garipsediğimi fark etmişti çünkü o da bana endişeli gözlerle bakıyordu. "Öncelikle merak etme çocuk gelin değilim, zorla da evlendirilmedim. Bana karşı önyargılı olmadan önce kafeye gittiğimizde kısaca anlatmamı bekle lütfen." dedi endişe dolu bir sesle. "Çok mu seviyorsun? Nasıl karar verdin bu genç yaşında evlenmeye? Korkmadın mı?" diye sormak geldi içimden ama sadece "Hayatında evlenebilecek kadar seni sevdiğinden emin olduğun biri olması ne güzel, bazılarımız gerçek aşkı bulabiliyor." diyebildim. Sanırım bu tepkiyi beklemiyordu anlık bir şaşkınlık geçti yüzünden sonrasında sanki nizami bir şekilde yapılmış gibi duran dişlerini göstererek sırıttı ve kahvemizi içerken konuşuruz bunları deyip önüne döndü. Gerçekten çok güzel bir kızdı. Erkek olsam kesin aşık olurdum diye düşündüm içimden. Acaba bu kadar güzel olsam bile terk eder miydi beni Demir? Yine o sözleri söyleyebilir miydi suratıma? Düşüncelerimin tehlikeli sularda yüzdüğünü fark edince kendimi toparladım ve içimden dersin bitmesi için dua etmeye başladım.  

*ilk hikayemin ilk bölümünü paylaşmanın heyecanı içinde kıvranıyorum şuan. umarım okuyan herkes beğenir -eleştiriye açığım lütfen sevmediğiniz yerleri belirtin. :))))-

sevgilerle, vera. <3

AHDE'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin