-1-

62 3 2
                                    

Multi Aden
"Ya anlamıyo musun? Bitti diyorum bit-ti!!" yok abi anlamıyo ya başımda bu kadar dert varken bir de bu salakla uğraşıyorum. Ha durun kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Aden. Aden GÜÇLÜ. 17 yaşında ailesiyle yaşayan bir genç kızım. Biraz da içine kapanık bi insanım. Böyle olmaktan pek memnun değilim. Ama tekrar aynı şeyleri kaldıramam. Kendimi tanıyorum. Sevgilim olduğuna bakmayın, gram değer vermiyorum. Sadece -tek- yakın arkadaşım Loya'nın çenesi dursun diye kabul ettim. Ay etmez olaydım. Şu hale bak. Şuan da tam bir aptal gibi davranan 'eski' sevgilim Cenk'e ilişkimizin bittiğini anlatmaya çalışıyorum. Ki bu -sokak ortasındayken- hiç kolay değil. "Cenk tamam. Anlamamakta ısrarcısın ama şuan müsait değilim. Bu konuda seni daha sonra ikna etsem?" O ukala bi şekilde nefes alırken sakin olmaya çalışıyorum. Ama dediğim gibi sadece çalışıyorum. "Ya güzelim bitiremezsin. Bi kere ben bitti demeden bi.........." Oh be. Niye daha önce akıl edemedim ki ben bunu?
Neyse sakinleşmeliyim. Birazdan önünden geçerken bile heyecanlandığım bu cafede şarkı söyleyeceğim. Aslında şuan düşünmem gereken şey farklı. Kafenin sahibi sesimi bile duymadığı halde niye gruba kabul etmişti ki? Grup kafeye ait. Yani başka yerde çıkmazlar. Mavi Kafe'de şarkı söylemek Gri'ye kabul edilmek demek. Saate baktığımda dört dakikam kaldığını gördüm ve hızlı yürümenin kârıma olacağı kanısına vardım.
Kafeye girer girmez dikkat çeken ilk şey renkler. Koyu maviler, bordolar ve siyahlar. O kadar güzel uyum sağlamışlar ki hayran kalmamak elde değil. Sahne olarak kullanılan geniş platformun çevresi küçük yıldız şeklinde ki ışıklarla aydınlatılmış. Büyük ihtimalle akşam loş ortamda daha çok ilgi çekici hale gelceklerden. Nedense burayı Mete'nin düzenlediğini düşünüyorum. Tamam onu pek tanımam. Sadece mahallenin dedikodusu Ayla'nın anlattığı kadar tanıyorum. Mete , grubun erkek solisti. Aynı zamanda gitarda baya iyi. Yılmaz bateride , Kuzey'de gitarda Mete'yle dönüşümlü çalıyorlar. Ben dahil 4 kişiyiz. Bazen konuk olarak sesine güvendiğimiz kişileri davet edebiliyormuşuz.
Yok artık. O o kafenin tam ortasında duran şey piyano?!?!! İnanamıyorum. Pianoya bayılırım. Çalmaya da dinlemeye de. Şimdi düşününce uzun zamandır ne çaldım ne de dinledim. Kendimi istemsizce piyanoya yürürken buldum. Simsiyah ve sahnenin çevresindeki minik yıldızlarla çevrili. Elimi tuşların üstünde gezdirirken çalmayı çok özlediğimi fark ettim. Acaba çalsam mı diye düşünürken parmaklarım çoktan tuşlarda dans etmeye başlamıştı. Çaldıkça bulunduğum ortamdan , soyutlandığımı hissediyorum. Ve bu bi kaç anının zihnime hücum etmesine neden oldu. Mutlu olduğum , içime kapanık olmadığım zamanlar. Bi anda çalmayı bıraktım. Bu bu kendime eziyet değildi de neydi? Aniden kalktım piyanonun başından kalktım ve bana hayranlıkla karışık merakla bakan yüzlerle karşılaştım. Grup ve servis yapan gençler tuhaf hissetmeme neden oluyorlardı. Bunun nedeni aile fertlerinin dışında kimsenin yanında piyano çalmamış olmamdı. Surat ifadesi normale dönen ilk kişi Mete oldu. Diğerlerinin yerlerine ve işlerine dönmesi için bana sahneyi işaret etti. Sahneye çıkmadan önce prova yapmamız gerektiği için iki saat erken gelmiştim. Mikrofona yavaş ama kendimden emin bi şekilde yürürken " Piyano çaldığını bilmiyordum." dedi. E gayet normal diye cevap vermek istesem de kendimi frenleme başardım. " Uzun zamandır çalmıydı. O yüzden söylemeye gerek duymamıştım. Ayrıca piyano olduğundan haberim yoktu." Bi an kendime şaştı ben bu kadar uzun konuşmalar yapmazdım ki. İki üç kelimelik cümlelerle iletişim kurardım çevremdekilerle. Kafasını sallayıp " Seç bakalım şarkının."dedi. Zaten belli olan şarkımı düşünme gereği duymadan söyledim. "Güliz Ayla-Olmazsam Olmaz" Biraz şaşırsada Yılmaz'dan gelicek işareti bekledim. Gözlerimi kapattım ve başlamam gereken yeri beklemeye başladım.
"Benim bura afet yeri
Yangın da var deprem de
Hangisini anlatayım ki
Kimmiş beni söndürecek?
Ateşim dinsin diye okyanusa sı..." " Bu böyle olmaz!" "Ha?!" "Böyle söylersen dinleyen olmaz." Tüm içtenliğimle cırladım " Ne demek dinleyen olmaz?!?!! Ne demek istiyorsun sen bana?!?!" Kuzey ve Yılmaz bu çıkışımı beklemedikleri için fazlasıyla şaşkınlar. E haklılar ama. Bende kendimden beklemiyodum. Onların aksine Mete gözlerinden ateş çıkarırcasına sinirli bakıyordu bana. "İlk günden başladın çemkirmeye. Patronla konuşcam. Sesinde iyi değil zaten. Kimse dinlemeden kovsun seni. Senin gibi şımarıkla uğraşamam ben." dedi ve arkasında 3 şaşkın yüz bırakarak kapıyı çekip çıktı.

#############

Mete o sinirle Kerem'in yanına kadar çıkmıştı. O kız kimdi de ona böyle bağırabiliyordu?? İlk günde sinir etmişti işte. " Patron bu iş olmaz bu kızla bir iki güne kalmaz müşterisiz kalırız." dedi Kerem'e. Ona patron demeyi severdi. Her ne kadar dost olsalarda. Kerem her zaman ki sakinliğiyle " Sorun ne?" dedi. " Sorun o kız , o kız ve sesi patron. İlk andan çemkirmeye başladı. Ayrıca sesi de berbat." Aslında sesi güzeldi kızın. Şimdiye kadar duyduğu her sesten daha iyiydi. "Sen şuna ilk defa bi kız bana diklenecek cesareti buldu kendime yediremedim desene. Ayrıca ne olursa olsun o kız burda kalıcak. Ve sende ona yardımcı olacaksın." Mete hayatının şaşkınlığını yaşıyordu. Kerem ilk defa -bu kadar hafif- bi olayda ses tonunu ayarlayamamıştı. İlk defa bu kadar sınırlı çıkmıştı sesi. "Bu kız neden bu kadar önemli?" Bu cümle istemeden çıkmıştı ağzından Kerem gözlerini kaçırarak "Sonra" dedi "Sonra". Mete itiraz etmek istese de kendini tuttu ve kafasıyla onaylayıp çıktı odadan. Şimdi o odaya geri dönüp o kızla provaya devam etmesi gerekiyordu.

############

Sinirimden oturdum ağlıycam az kaldı. Ama ağlayamıyorum da. Bunun nedeni durumumu fark etmiş olan Yılmaz ve Kuzey kardeşlerin türlü şebeklikler yapması. Gülmekten nefes almaya bile vaktim olmuyo. Artık ağlamayı siz düşünün. Mete gittikten sonra şaşkınlığını ilk atlatan Kuzey oldu. Yılmaz ise kardeşinin attığı tokatla kendine geldi. Ben ise Yılmaz'a atılan o tokadın sesiyle. Çok iyi çocuklardı aslında. Mete onlardan nası desem çok farklıydı. "Hanimefendinin keyfi de gayet yerinde." alayla karışık söylemişti bunu. Gözlerimi devirdim ve "Bak , sırf sen sesimi beğenmedin diye oturup ağlayacak değilim. Düşündüklerin umrumda bile değil. İlk defa şarkı söylemiyorum , ilk defa sahneye çıkmıyorum ve sesimi ilk dinleyen kişi sen değilsin. Yaşadığım şeylere rağmen şarkı söylemekten vazgeçmemişken aptalın biri sesimi beğenmedi diye bırakacak değilim." Harbiden moron gibi bakmaya başladı suratıma. Galiba söylediklerimi toparlamaya çalışıyodu. Fırsattan istifade Kuzey'e patronla konuşup gideceğimi söyledim. Mete kendine gelmeden çıkmam lazımdı kafeden. Garsonlardan birine patronun odasını sorarak öğrendim yerini. Kapıyı tıklayıp içerden ses gelmesini bekledim. Beklediğim komut gelince Bismillah diyip girdim içeri. Karşımda genç bi adam denmez de delikanlı diye tabir edilen cinsten bişi var. Bişi diyorum çünkü insan olma ihtimali yok. Yani bence. Benden en fazla 5 yaş büyüktü. Beyaz teni ve siyaha yakın kahverengi saçları vardı. Yüzü mükemmel denilecek türden. Gözleri elaydı galiba değişik bi rengi vardı. Ama bakışları oldukça tanıdık. Göz göze geldiğimizde yutkunamaz oldum. O kadar tanıdık bakıyordu ki bi an öylece kaldım. Benim bu halime ufak bi tebessüm etti. Bişiler dedi ama tam anlayamadım. Gözlerim dolmuştu. " Hey ufaklık iyi misin?" "Hı ne?" şaşkınlkıtanın bi an bunlar döküldü dudaklarımdan. " İyi misin diyorum. Gözlerin doldu bi an da" Gözümden düşen damlayı silerek "Ah evet pardon ya ben bi an ufo neyse iyiyim sağolun. Ben şey için gelmiştim bugünlük sahneye çıkmasam olur mu? Sinirlerin oynadı da birazcık." Baya uzun konuşmalar yaptım bugün. Pek hayra alamet değil ama Allah sonumu hayretsin. Anlamış gibi kafasını salladı. "Peki. Gidebilirsiniz. Şey istersen ben bırakabilirim seni." Açıkcası şaşırdım. "Çok sağolun ama gerek yok." Odadan çıkmadan ona baktığımda aklımda gideceğim tek bi yer vardı.

*Kerem*
Şimdiye kadar yaşanan şeyler sırasında o kararar hangi kafayla almıştım bilmiyorum ama ne kadar iyi yaptığımı bugün onu gördükten sonra anlamıştım. Göz göze geldiğimiz an ona sıkı sıkı sarılmak istedim. Bu istekle yanıp tutuştum ama gözlerinde gördüğüm o duyguseli yüzünden tuttum kendimi. Ben Kerem Sağlam o ufaklık için bağlantılarımdan bu kafeyi çok sevdiği ve burda şarkı söylemek istediğini öğrenip bu kafeyi almış arkadaşı vasıtasıyla işe almıştım. Şarkı söylerken hiç dinlememiş olmama rağmen. Tam tanıyamasamda çok değer vermiştim. Tüm hayatımı gözden geçirmiştim onun için. Yaşanılan şeylerden sonra zor toparlanmıştı. Bu yüzden hala tedirgindim onun için. İntiharı bile denemişti ama beceremedi tabi. Ben olmasam amacına ulaşabilirdi ama neyse. Bir kere çok cesurdu. Dik başlı da olunca işler biraz karışıyor tabi. Kaç kere kurtardım onu. Ama bilmiyor. Eminim bilse yüzüme bile bakmaz. Kaçar benden. Bu yüzden ne kadar geç öğrenirse o kadar iyi benim için. Onu yıllar sonra bulmuşken tekrar kaybetmemem. Yaşamak için tutunduğum tek dalı kendi ellerimle kesme. Ah ufaklık benim için ne kadar değerli olduğunu bir bilsen.

UMUDUN ŞARKISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin