hellö aycoreklerim !!!
siz yine sınırı gecmeden ben bölümü yazmayi bitirdim ve yine yazdigim seyi sizden sakınacak degilim diyerek yayinliyorum.
bu bölüm hakkında hicbir sey soylemiyorum cunku benim icin ✨️sozler kifayetsiz buraya✨️
isteyen multimedya esliginde okusun, isteyen baris akarsu - ıslak ıslak eşliğinde okusun, isteyen de benim spesiyelim olan indochine - j'ai demandé à la lune esliginde okusun (sefin tavsiyesi diyelim)
iyi okumalar, optumm
-
Çekya Maçı Günü, Maça Dört Saat Kala, Hamburg
"12, 11, 10... Devam, az kaldı."
Barış Alper başındaki antrenörün sesiyle düzenli soluklar vererek odağını toplamaya çalıştı. Side plank pozisyonundaydı, antrenör "10, 9..." diyerek saymaya devam etti.
Barış aniden olduğu yerde hafifçe sallandı. "Siktir." dedi kapalı gözlerinin açmadan. Buna karşılık antrenör "60." diyerek geri döndü. "Dikkatini topla Barış. 60, 59, 58..."
Dikkatini topla.
Dengesini bozan düşüncelerden kendisini uzaklaştırmak için her zaman yaptığı gibi sahaya adım atacağı anı kafasında canlandırmayı denedi.
Tribünlerdeki coşkulu taraftarların sesleri kulaklarında yankılanıyor. Kırmızı beyaz. Türk bayrakları dört bir yanda dalgalanıyor. Çimenin kokusunu, topun ayağına temas ettiği anki hissi düşünüyor. Düdükle birlikte maç başlıyor.
İlk olarak sağ kanattan hızla ileriye doğru nasıl çıkacağını düşünüyor. Kendisine gelen uzun bir pası hayal ediyor. Topu kontrol ettikten sonra hızla rakip defansı geçip, ceza sahası içerisine tehlikeli bir orta yapıyor.
"47, 46, 45..." derken yanında diz çöküp karnının alt kısmına eliyle dokundu antrenör. Mesajı alarak karnını biraz daha kaldırdı Barış. Artık kasları daha fazla zorlanıyordu.
Odaklan.
Topu sürüyor, bulduğu aralıktan Arda'ya gönderiyor, Arda Güler kafaya yükseliyor ve topu ağlara gönderiyor. Barış'ın gözlerinde gülümseme beliriyor, çünkü bu asisti yapmanın gururunu duyuyor.
Coşkuyla sahada koşturuyor. Tribündeki o noktaya yüzünü dönüyor.
Orada biri var mı?
Barış aniden dengesini kaybedip sırtüstü matın üstüne düştüğünde antrenör "20-" diyordu.
Nefes nefese yerde uzanırken tepesindeki antrenörüne baktı. "Abi bana az müsaade et."
"Edeyim oğlum da hayırdır, nazar mı ettiler sana? Ne bu hâl?"
Hızla inip kalkan göğsüyle elinin tersini alnına kapatırken başını iki yana salladı. "Sorun yok, on dakikaya toparlanırım ben, sen çık hava al biraz."
"İstersen bitirelim, iyisin zaten."
"Yok bitirmeyelim." diyerek karşı çıktı. Hiçbir koşulda antrenmanı yarım bırakmazdı.