Şuan ne yapmam lazım? Kediyi ellerinden alıp kucaklamalı mı yoksa ona mı bırakmalıyım? Ne yapacağıma karar veremezken düşüncelerimi susturan bi elin beni bi anda yana fırlatması oldu. Lan Barış. Pıt diye kalçamın üzerine Barış Alper'in yanına düşüverdim. Şaşkın bakışlarla ona bakarken beni çekmesi nedeniyle ellerimle kollarını tuttum. Hay maşallah iyi kas varmış kızlar. Bi dakika ya beni niye çekti bu.
"Noluyo be."
"Kusura bakmayın az kalsın iyi tekme yiyordunuz. Biraz hızlı çektim özür dilerim."
Şaşkın gözlerle ona bakarken konuşmam gerektiğini farkettim.
"Teşekkür ederim fakat gücünüzü kontrol etmeyi öğrenmeniz gerek Barış Bey. Aksi halde, bana zarar verdiğiniz gibi maç esnasında kırmızı kart görmeniz kaçınılmaz olur"
"Özür diledim ya hanımefendi. Ayrıca ben sizi çekmeseydim muhtemelen şuan hastaneye gidiyor olurdunuz. Malum boyunuz posunuz belli. Bi tekmede giderdiniz."
Bana küçüksün mü demeye çalıştı o. Hayır demeye çalışmadı direkt dedi.
"Sen kimsin de benle dalga geçiyorsun ya!"
"Yalan mı baksana şu kediden farkın yok." dedi ve ağzının sol kısmını havaya kaldırarak güldü.
A kedi. Kediye bi baktım Barış Alper'in elinde neredeyse gözükmüyordu. Bu herif cidden hayvan.
Yavaşça kediye uzandım ve Barış'a bırakması için bir bakış attım. Versin kediyi ilk ben gördüm. Kediyi bıraktı. Dikkatlice avucuma alıp kediyi inceledim. Bu kargaşada bir yerine zarar gelmiş olabilir sonuçta. Kıyamam minicik avucum kadar. Tam bacağına bakarken acı bir şekilde miyavladı. Galiba bacağı yaralandı. Gerizekalılar ne derdiniz var sahaya atlıyorsunuz ki. Oturun izleyin maçınızı. Gözlerim doldu. Aklıma Duman'ım geldi. Eski kedim. Evden kaçmıştı ve birkaç gün sonra ölüsünü bulmuştum. O günden sonra bir daha kedi sahiplenmedim. Korktum. Duman'a o kadar benziyordu ki bu minik.
Bu sırada sahadaki herkesi sonunda bi şekilde dağıtmışlardı. Çok az kişi kalmıştık sahanın içerisinde. Biz hâlâ Barışla yan yana oturuyorduk. Ben kediyi incelerken benimle birlikte o da kediye bakıyordu. Bu hayvanat hayvan sevgisi doluymuş meğer. Bana doğru koşan güvenliği farketmedim tabii. Birden kollarımdan tutularak kaldırıldım.
"NOLUYO BE!"
Barış hemen güvenliği durdurup kulağına bişeyler fısıldadı. Ayıp Barış ayıp. Millet içinde kulaktan kulağa konuşulmaz. Güvenlik kafasını sallayıp hemen yanımızdan ayrıldı.
"İyi misin?"
"Ben iyiyim de, ne dedin adama?"
"Orası da bana kalsın demi" diyip göz kırptı. Kızlar bu adam çok uyuz.
Lan benim arkadaşım nerde!
Gözlerimle Deniz'i ararken bi yandan sanki bu seste kendimi duyurabilecekmiş gibi Deniz'in adını bağırıyordum.
"DENİZ!" nerdesin kızım.
"Her kime sesleniyorsun bilmiyorum ama şuan seni duyabileceğini pek sanmıyorum."
Off niye haklı ki.
Etrafta göz gezdirmeye devam ederken Deniz'i gördüm. Ama yalnız değildi. Kim o yanındaki be. Hemen yanına koştum. Barış Alper neden şuan beni takip ediyor???
Deniz'in yanına yaklaştığımda yanında olanın Kerem Aktürkoğlu olduğunu farkettim. Birden olduğum yerde durdum. Nasıl oldu bu? Birden birinin bana çarpmasıyla gene yere düştüm. Yeter yatacağım kalmayacağım bir daha onu mu istiyorsunuz. Hızla arkamı dönünce gene Barış Alper'i gördüm. Şuan benim yerimde başka bir kız olsa eminim ki bayılmıştı bile. Yok ya yakışıklı değil bence. Neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elleri Ellerime | Barış Alper Yılmaz
FanfictionBen özlemedim ki seni, kedi özledi...