Beni lavaboda bıraktı ve oradan ayrıldı, ama ben bu şekilde sınıfa girebileceğimi düşünmüyordum. İlk derse yok yazılmak bile benim için daha mantıklı bir seçenekti.
Gözyaşlarımı durduramıyordum, üniformamın kravatı açılmış, gömleğim kırışmış ve yüzüm kıpkırmızı olmuştu.
Sırtımı duvara vererek çömeldim, başımı ayaklarıma gömdüm. Kimse yoktu, benim için kimse yoktu.
Öylece dururken bir ses işittim.
"Hey, iyi misin! Ayağa kalk!"
Başımı oradan kaldırdım, gördüğüm çocuğa baktım. Ellerini bana uzatmış kalkmam için uzatmıştı . Yardım çağrımı duymuştu.
Elinden yardım alarak ayağa kalktım. Yeni bir yüzdü, onu tanımıyordum.
Adın ne, neden zil çalmasına rağmen derste değilsin? Ne oldu??
Ardı ardına soru soruyordu bana.
-Adım Park Sungwon, ya senin?
-Bende Park Jihoon! Tanıştığıma memnun oldum. İyi gibi gözükmüyorsun , ne oldu acaba?
-Ben, ben geç kaldım da. O sebeple... Yani o sebeple üniformam böyle. Ve yüzüm, yüzüm koşmaktan kızardı.
-Hmm, anladım! Bende senin gibi geç kalma mağduruyum. Zaten birinci derse yok yazıldım! Ne dersin, dışarda beraber bekleyelim mi?
-Aaa.. peki, olur!
_________________________________
İyi birine benziyordu, bana yardım etti, üstüne bana tost ısmarladı. Park Jihoon.. Sanırım yeni arkadaşım...!
Zil sesini işittim, ikimizde ayaklandık.
Tanıştığıma memmun oldum Jihoon!
Bende Sungwon, sonra görüşürüz!Bu arada istediğin zaman yanıma gelebilirsin!
Bir kaç kişi Jihoon'un yanına geldi.
-İşte bunlarda benim arkadaşlarım! Çocuklar kendinizi tanıtın ne duruyorsunuz.
-Selam ben Sooyoung, bana genelde Yves derler!
-Bende Asahi!
-Ben Baekhyun, Peki ya senin adın ne!...
-Ben Sungwon!
Üçü aynı anda bana bakarak,
"Memmun olduk Sungwon!!"
Dedi, içten içe mutlu olmuştum. İlk kez arkadaş edinebilmiştim... Tebessümümü bu sefer gizlemedim.
Birlikte gülüştükten sonra sınıfa gidip çantamı bırakmam gerektiğini anımsadım. Yavaş adımlarla sınıfa doğru yürüdüm.
Tam koridorda Jinsung'u gördüm. Bana doğru yürüdü.
-Sungwon? Neredeydin, endişelendim!
-Aah.. Ben mi? Şey, ben gelemedim çünkü, çünkü nöbetçi öğretmen beni çağırdı! Bir iş yaptırdı. Zaten ders saati geçtiği için birinci derse girmek istemedim!
-Anladım ama ne kadar endişelendiğimi biliyor musun! Bir daha bana söyle olur mu?
Benim için endişelendi, öyle mi ... Benim için.. Yine yapıyordu, yine özel hissettiriyordu. Umut veriyordu.
Gözlerinin içine baktım, bana gülümsüyordu. Ama arkada onu gördüm.
Delici bakışlarla bana bakıyordu, sanki avını izleyen bir aslan misali. Korktum, başımı öne eğdim ve Koridordan yürüyerek sınıfa geçtim.