"O gece karsız-yağmursuz bir yürüyüşten sonra eve dönüp odasındaki ışığı yakınca yine resmine baktı. Ertesi gün sıkıcı bir sabahla başlayacaktı. Kim bilir, iç sıkıntısı olmasa, belki insanlar işe gitmeyi unuturlardı. 'İş avutur' derdi babası. O böyle avuntu istemiyordu. Bir örnek yazılar yazmak, bir örnek dersler vermek, bir örnek çekiç sallamaktı onların iş dedikleri. Kornasını ötekilerden başka öttüren bir şöför, çekicini başka ahenkle sallayan bir demirci bile ikinci gün kendi kendini tekrarlıyordu. Yaşamanın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak! Gündüzleri bir okulda ders verir, geceleri sessiz, güzel kadınlarla yatarlardı isteseler. Çabasız. Ama biliyordu: Yetinemeyecekti. Başka şeyler gerekti. Güçlüğü umutsuzca zorlamak bile güzeldi. Duvardaki şu resmin nasıl yapıldığını görmüştü: Islık çalar gibi uzanan dudaklar, kırışan genç alın, uzun, umutsuz, koyu mavi bakışlar. Böylesi gerekti ona. Ama resim yapamazdı. Olsun. Yazacaktı. O gece yatar yatmaz uyudu."
— (Aylak Adam - Yusuf Atılgan) - s.41
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tumblr Derlemeleri
NezařaditelnéTumblr'da yazmış olduğum kısa yazılarımı derleyip Wattpad'e aktarıyorum. Yeraltı ve Yerüstü Edebiyatı. Her Hakkı Saklıdır.©