Çok mu çabuk kabullenmiştim yoksa her zaman ondan hoşlanıyor muydum? Bu sorunun cevabını bilip bilmediğimden de emin değildim.Onunla lise başından beri okuldakiler tarafından rakip olarak anıldık. Öğretmenler bile bizi böyle tanırken biz niye birbirimize farklı gözle bakacaktık ki? Her deneme sonucumu merakla bekler, Taehyun'u ne kadar puanla geçtiğimi kontrol ederdim. Genellikle listenin başını ben çeker, onunla dalga geçen tarafta ben olurdum. Evet, oyunu ilk o başlatmıştı ama ben de oldukça çirkeftim. Düşmanlığımızı bir kenera bıraktığımız anlarda oldu.
O yağmurlu gün.
Yağmurun hep ayırlığı ve üzüntüyü temsil ettiğini düşünürdüm. İzlediğim dizilerin etkisine kapılmıştım belki de. Fakat o gün yağmurun birleştirici tarafına denk gelmiştim belki de. Şanslıydım ki yanımda Taehyun vardı.
"Fena yağmur yağıyor."
Saat öğleden sonra dört gibiydi. Kimse yazın bu şiddette yağmur beklemiyordu. Ya da ne yalan söyleyeyim, herkes bekliyordu. Hava birkaç gündür kapalıydı çünkü. Taehyun da usul usul yanıma gelmiş, bana sataşacak zannediyorum.
"Birlikte gidelim mi?"
"Şemsiyen mi var?"
"Yok."
O bana bakıyor ben ona. Şapşal bir gülümseme var yüzünde. Bende onunla gülüyorum.
"Kaç gündür yağmur yağacak diyorlar. Niye almadın?"
"Bana diyene bak."
Kafasını çevirip hala okul kapısından çıkamadığımız girişte diğer koşuşturan öğrencilere baktı. Ağızından şarkı mırıldanıp tekrar bana döndüğünde zaten ona bakıyor oluşum kendimi de biraz şaşırtmıştı.
"Çantandaki notlar için özür dilemeyeceğim. Rakibimi bir şekil elemem lazım değil mi?"
Daha ne dediğini kavrayamamışken bileğimden tutup beni yağmurun altına soktu. O önde ben arkada bardaktan boşalırcasına yağan yaz yağmurun altında bir süre koşturduk. Islanıyordum, hem de çok fena. Ama şikayetçi değildim. Önümdeki alnına saçları yapışmış, gömleği ıslandığı için vucüt hatları belli ve bana o sefilliğin için de kocaman gülümseyen çocuğun yanında nasıl şikayetçi olabilirdim?
"Yoruldum."
Bir markete girip nefeslendiğimiz de üzerimizden su damlıyordu. Dükkan sahibi bizi kovmadan önce son kez birbirimize baktık.
"Sana bunun için kızardım ama hiç halim yok."
Yalan söyledim. Kızmayacaktım çünkü garip bir şekilde eğlenmiştim. O da yalan söylediğimi anlamıştı bu yüzden sadece güldü. Saçlarım o zaman da uzundu. Islandığı için beni iyice rahatsız ediyordu.
"Uzun saç sana yakışıyor."
Eliyle saçımı geri ittiğin de ona baktım. Parlayan gözlerini ilk defa bu kadar net görebiliyordum. Sanırım gözünün bu kadar güzel olduğunu fark ettiğim ilk andı.
"Biliyorum."
Eline vurmadım, izin verdim. Ama üzerimdekiler beni yavaş yavaş rahatsız etmeye başlıyordu. Eve gitmeliydim.
"Eve gidelim. Hasta olacağız."
Taehyun'da kafa salladı. Marketten çıktığımızda az da olsa yağmur dinmişti. Son kez baktım ona. El sallayıp uzaklaşmadan önce bir kez daha gözlerine kitlendim. İçindeki galaksiyi görebiliyordum.
Başta ki soruyu hatırlıyor musunuz? Sanırım düşündükçe cevabı bulmak kolaylaşıyordu. Bir şeyden de artık emindim. Ben o gün Taehyun'dan etkilenmiştim.