Maç günüydü. Ve ben yine ilk 11'de yoktum. Olsun. Pek umursamıyorum artık. Kazanalım yeter. Gerisi pek sikimde değil.
Hazırlanıp kahvaltıya inecektim. Diğerlerini çok bekletmek istemem. Hızlıca üzerimi giydim. Sarı saçlarıma hafifçe şekil verdim. Barış abimin doğum günümde aldığı o parfümü sıkıp çıktım.
Asansörden korkuyordum. Adımlarımı hızlıca merdivenlere yönelttim. Yemek katına indiğimde ilk dikkatimi çekenler bizimkiler olmuştu. Hep dikkat çekerlerdi zaten. Her yere 20 oğlan toplaşıp cümbür cemaat giderdik de ondan.
Beni ilk farkeden hep Barış abi olurdu. Yine sol elini yukarı kaldırmış hayvanca sallıyordu gel dercesine. Bu hareketi benim dudaklarımın hafifçe kıvrılmasına sebep olurdu. Takımda bana sevgisini en iyi şekilde hissettiren tek kişi oymuş gibi gelirdi.
Adımlarımı hızlandırarak o tarafa doğru yönlendirdim. Barış abinin yanı boştu. Bende orayı doldurayım dedim.
Oturur oturmaz ağzıma bişeyler tıkıştırmaya başlayan Barış abi boğulmamı umursamadan bunu yapmaya devam ediyordu.
Cenk: "Olm yavaş ol. Boğacaksın çocuğu"
Barış: "Abi abart istersen. Karnını doyuruyorum işte. Suç mu? Allah Allah"
Hakan: "Suç değil de bırak çocuk kendi yesin yemeğini"
Barış: "Ya sizene o böyle mutlu belki. Karışmayın"
Kenan: "Bide ona sormak lazım. Pek mutlu görünmüyor ama"
Barış: "Mutlu musun Semih?"
Bu sohbetten böyle bir sorunun bana yöneltilmiş olması çok komikti. Yanıtlamak isterdim ama ağzım konuşamayacak kadar yemekle doldurulmuştu. Barış abim sağolsun.
Yanıtlamak için sadece kafamı hayır anlamında iki yana sallamakla yetindim. Bu hareketim herkesin gülmesine neden olmuştu.
***
Yemekten sonra herkes odasına çekilmişti. Daha maça saatler vardı. Biraz kestirmeye karar vermiştim.Gözlerimi açtığımda saat 19.42'yi gösteriyordu. Maç başlamak üzereydi. Aceleyle ayağa kalktım ve lavaboya gittim. Bu kadar saat nasıl uyuyabildim diye söylenirken bir yandan da üzerimi değişiyordum.
***
Yedek kulübesine indiğimde hemen bir köşeye çekilip onların hazırlanmasını seyrediyordum.Maça çıkamayacağım aklıma gelmişti yine. Tüm heyecanım yerle bir oldu tekrardan. Suratım düştü istemsizce. Başımı öne eğip bekledim sessizce.
Bir bedenin yanıma iliştiğini hissettim. Barış abi usulca yanıma oturuyordu. Sağ elini sırtıma koyup sıvazladı.
Barış: "Birşey mi oldu Semih? Moralin bozuk"
Takıma birşey belli etmek istemiyordum. Onlarda kendini üzmesin diye. Maça çıkacaklardı sonuçta.
Semih: "Birşey olmadı abi. Neden sordun?"
Barış: "Ne demek birşey olmadı? Bu surat ne o zaman?"
O bu konularda çok ısrarcıydı. Sadece bana özel değil, takımdan biri mutsuz görünsün hemen yanına gelir, ne olduğunu sorardı, kötü birşey olsun olmasın onu güldürmek için elinden geleni yapardı. Bende onun gibi ısrarcı olmaya karar verdim.
Semih: "Birşey yok dedim ya abi. Üsteleme şunu"
Barış: "Çocuk mu var karşında Semih?"
Herkes bize bakıyordu. Barış abi ilk defa bana sesini yükseltmişti. Normalde yapmazdı bunu. Ve benimde yüksek sesten etkilendiğimi biliyordu. Bilmesine rağmen yapmıştı.