3

24 7 11
                                    

"evet anne, rahatım burada."

"emin misin annem?"

göremeyecek olsa da başımı salladım aşağı-yukarı küçük bir mırıltı ile.

"evet, hiç yabancılık çekmiyorum. insanlar çok samimi."

"ne güzel yavrum.."

profesörün derse girmesiyle birlikte elimle telefonu kapatmaya çalıştım.

"anne şimdi derse gireceğim ben, daha sonra görüşürüz."

"görüşürüz wonbin'im."

telefonu kapattım. profesör görmemişti neyse ki. kimse de tınlamamıştı beni.

derse başlamasıyla odaklanmaya çalıştım. fakat zorlasam da olmayacaktı sanırım. onu aklımdan çıkartamıyorum. dün geceki diyaloğumuzu, rahatlatıcı gülümsemesini, heyecandan tir tir titriyor oluşumu hatırladıkça karnımdaki kelebekleri uçuşturup duruyordum. yeter artık, ben şimdiden çok yoruldum kelebekler. sürekli uçup aklımı karıştırmayın, ne olur..

oflayıp başımı elime yasladım. yanımda oturan sungchan koluma dokundu.

"bir şey mi oldu?"

fısıldayarak konuşmuştu ki dikkat çekmeyelim diye. ben de aynı şekilde karşılık verdim.

"ders çok sıkıcı, çok bunaldım."

ben sungchan'a bakıyordum, o bana. neden bir şey söylemiyordu? daha ne kadar bakışacaktık?

"bir şeyler var ve anlatmıyorsun.. seni çok iyi tanıyorum wonbin."

daha da yakınlaşıp alınmış gibi gözlerini kısmıştı. bu kadar belli oluyor muydu? o da anlamış mıdır acaba?

önüme dönüp saçlarımı düzeltir gibi yaptım vakit kazanmak için. sonra tekrar döndüm sungchan'a.

"sadece biraz anneme üzülüyorum. yalnız başına kalıyor ulsan'da. o aklıma takılmıştı."

ucuz kurtulmuştum. az önce annemle konuştuğumu bildiği için yalanım artı gerçeklilik sağlıyordu şu an.

"bir gün hep beraber gideriz belki, ne dersin?"

sungchan'ın en çok da bu yönünü seviyordum. nerede bir sorun görse hemen düzeltmeye çalışır, sonuna kadar çabalardı. yaratıcı biriydi. hep pozitif düşüncelere sahip olması güzeldi tabii ama umarım bir gün acı gerçeklerle karşılaşmaz..

gülümsememi eksik etmeyip cevapladım onu.

"gideriz tabii. gezeriz tozarız sonra da bizde yatarız. bizim ev geniş, herkese yetecek kadar yer vardır."

gülümsemesi genişlemiş, tam kahkahaya dönüşecekken işaret parmağımı dudağıma götürdüm. hemen yüz ifadesini bozdu. eliyle tamam işareti yaptı ve önüne döndü. ben de dönüp yaşlı bunağın neler söylediğini not almaya çalıştım. çoğu gereksizdi ama sınavda çıkar mı, evet.

-

dersten çıkmış, dışarıdaki banklardan birinde oturuyorduk. sungchan kahvesini yudumlarken ben de onun derste aldığı fakat benim dalgınlıktan odaklanamadığım notları kendi defterime geçiriyordum.

"resim sergisi olsa da gitsek. uzun zamandır zevkli bir şeyler görmüyorum."

yazı yazmayı bırakıp ona döndüm. aşağı-yukarı başımı salladım.

"haklısın. artık derste de çizmiyoruz bir şeyler, çok sıkıcı geçiyor o yüzden."

başını salladı o da benim gibi. not almamın bitmesine az kalmıştı, fakat ben eve gitmek istemiyordum. evde ne yapacaktım ki?

"sungchan, işin var mı?"

"ne zaman için?"

"gün içinde."

"yok, neden sordun ki?"

omzuna kafamı koydum. bacaklarımı yukarı kaldırıp kendime çektim.

"benimle kalsana bugün."

kıkırdayıp ellerini saçıma çıkardı. sevdi orayı birkaç kez. sonra tekrar indirdi ellerini. kıkırdayışımı göremeyecek olsa da gülümsedim.

"kedi gibisin."

"biliyorum."

noćnik

gündüzleri gecelere zorbaladım, eunbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin