6

229 21 3
                                    

Barış Alper Yılmaz'dan

İlkin gittikten sonra boş boş televizyona bakındım bir süre. Sonra aklıma gözleri geldi. Çok güzeldi gözleri, bakınca içinde kaybolasım geliyordu.

Onu düşünürken televizyonu kapatmıştım. Derken bir hıçkırık sesi duydum. Ses İlkin'in evinden geliyordu. Ağlıyor mu o?

Bir şeyler yapmalıydım ama ne yapacaktım? Kapısına mı gitsem? Açar mı acaba? Yok ben böyle bekleyemem ki. Kapısına gideceğim başka seçenek kalmadı.

Hızla evden çıkıp kapısını çaldım. 10 dakika kadar bekledim ama açmıyordu. Bende risk alıp terastan terasa mı geçsem diye düşünüyordum.

Terasların arasında gider için bir boşluk vardı. Kenarı kartonpiyerle kaplı olduğundan geçerken görülmezdim. Hem düşme tehlikem de yoktu. Gayet mantıklı bir plandı bence.

Hızla eve geri girdim ve terasa çıkıp gider borularının arasından İlkin'in terasına girdim. Büyük ihtimal bana sinirlenecekti ama kendini kapatmasından iyidir.

Şansıma terasın kapısı açıktı. İçeri girdiğimde televizyonun yanında, duvara yaslanarak yapılmış yastık kalesini gördüm.

2010, Ankara

"İlkin, hadi aç şu kapıyı annecim. Bak korkmaya başlıyorum ama."

İlkay Hanım kızının durumu için korkmaya başlamıştı. Okuldan geldiğinde kendini odasına kilitlemiş ve ağlamaya başlamıştı küçük kız. Seslenmesine rağmen hiçbir tepki vermiyordu İlkin.

Son çare aklına Barış'ı çağırmak gelmişti. Barış da kapıdan seslenmiş fakat İlkin yine cevap vermemişti.

Barış'ın aklına tek çare geliyordu. İlkin'lerin evi iki katlı müstakil bir ev olduğundan işi kolaydı.

"İlkay Teyze, sizde merdiven var mı?"

"Var oğlum da merdiveni ne yapacaksın?"

"Camdan içeri gireceğim. Yoksa İlkin'in kapıyı açacağı yok."

"İyi düşündün oğlum hadi gel bahçeye inelim."

Barış sabitlenen merdivene çıkıp şansına açık olan camdan içeri girmişti. İlkin odasındaki yastık kalesine girip girişini kapatmıştı. Sadece gözleri gözüküyordu. Barış arkadaşını öyle görünce canının yandığını hissetmişti.

"İlkin, bak ben geldim. Hadi dışarı çık piremses. Mahalleye çıkalım."

İlkin'den ses yoktu. Sadece ağlıyordu. Barış İlkin'i görmesini engelleyen yastığı alıp arkaya koydu ve İlkin'i kendine çekip sarıldı. İlkin daha da şiddetli ağlamaya başlayıp Barış'a sıkı sıkı sarıldı. Hıçkırıklara boğularak konuşmaya çalıştı küçük kız.

"Barış ben kötü bi kız mıyım?"

"İlkin, sen hayatta olduğum 10 yıl boyunca tanıdığım en iyi kalpli insansın. Çünkü sen benim kebelek kızımsın. Ve benim kebelek kızım sadece nutluluktan ağlar. Şimdi göz yaşlarını sil. Tamam mı?"

"Tamam."

Günümüz, İstanbul

Dikkatle kalenin önüne oturdum ve yumuşak olmasına özen gösterdiğim bir ses tonuyla İlkin'le konuşmaya başladım.

"İlkin, hadi çık dışarı. Böyle ağlama lütfen. Hem İlkay Teyzem seni böyle görse ne kadar üzülür bilmiyor musun?"

Yanıt yoktu.

kebelekli aynaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin