Minho'dan
"Niye inanmıyosun Hyunjin? İhtimali var."
"Minho saçmalama istersen. Senin o çocuğun bahsettiği Lino olman neredeyse imkansız!"
"Anneme sorucam belki bi şeyler biliyodur."
Cebimden telefonumu çıkarıp annemi aradım.
"Alo oğlum? Bi şey mi oldu? Bu saatte aramazdın hiç."
"Anne merak ediyodumda benim küçükken bi lakabım filan var mıydı?"
"Aslında biz sana hep Minho derdik."
Hyunjin arkadan bana kapak çekerken annem konuşmaya devam etti.
"Minho. Sana bundan hiç bahsetmedim ama bir arkadaşın vardı. Han... Hiç unutmam sana hep Linom derdi."
"Lino mu?"
"Evet. Bir keresinde bizim eve gelmişti yüzü yara bere içindeydi. O halde bile Linom yemek yedimi diye soruyodu bana."
"Bana neden daha önce anlatmadın?"
"Şimdi hatırladım. Ne yapalım oğlum yaşlandık iyice."
Hyunjin şaşkın bir şekilde bana bakıyodu.
"Peki anne çocuğun tipi neye benziyodu?"
"Kendisi çok zayıftı ama yanakları tombul tombuldu. Minik bir şeydi. Ben anlatıyotum da neden sordun?"
"Hiç öylesine. Benim şimdi kapatmam lazım anne. Sonra görüşürüz."
"He bide Minho unutmadan söyliyim. Sizin bide şifre gibi bir şeyiniz vardı. Yanlış hatırlamıyorsam 'portakal ağaçlarının arasındaki iki küçük çiçek' olmadı lazım."
Bir anda zihnime dolan yarım yamalak anılarşa sersemledim. Bi yerlere tutunmak için kolumu attığımda vazo ile beraber yere düştüm.
"Minho! İyi misin!"
Başım döndüğü için midem bulanıyordu. Film kesitleri gibi sahneler zihnime doluyordu. En son dayanamayıp kendimi Hyunjin'in kollarına bıraktım...
Uyandığımda odamda yatıyodum. Jisung baiımda durmuş bana merak dolu bakışlarını yolluyordu.
"Ne ara geldim buraya?"
"Uzun boylu adam getirdi seni. Baygındın."
Olanları hatırladığımda gözlerine baktım. Annemin söyledikşerini hatırladım be ağzımı açtım.
"Portakal ağaçları arasındaki iki küçük çiçek."
Hızla ayağa kalkıp bana baktı.
"Nerden biliyosun!"
"Linon galiba benim Jisung. Hala pek bi şey hatırlamıyorum. Hafızamda geri gelen sadece bir anı var."
"Nasıl olabilir bu? Sen benim Linom olamassın."
"Hatırladığım tek şey portaka tarlasına gizlice girip sana portakal çiçekleri toplamam."
"Lino?"
Yanıma yaklaşıp sweatimi tutup çıkartmaya çalıştı.
"Ne yapıyosun?"
"İzin ver bi bakiyim."
Sweatimi bıraktığımda üstümden çekip çıkarttı ve amelliyat yarama baktı.
"Sen Linosun."
Gülümsediğinde bende gülümsedim. Geçmişimi hatırlamama yardımcı olabilcek tek kişi oydu.
Yanağımda hissettiğim acıyla yanağımı tuttum. Tokat yemiştim...
"Niye gelmedin yanıma!"
"Hatırlasaydım gelirdim. Hafızamı kaybetmişim."
Bana doğru yaklaşıp kollarını boynuma sardı. O bana dokunuyo muydu?
"Jisung? Sen bana dokunuyorsun?"
"Linom bana bi şey yapmaz."
Kollarımı etrafına sarıp düşünmeye başladım. Çok saftı. Lino ile ben aynı kişi değilim. O geçmişte kalmış bi çocuk. Bense şu anki Minho...
"Jisung... Seni anlıyorum Lino olan kişiyle uzun süre sonra karşılaştın. Böyle davranman çok doğal ama ben ve Lino ayrı kişiler. Lino nasıl biriydi en ufak bi fikrim yok. Hafızamı geri alsam bile ben hala Minho olarak kalıcam."
Benden ayrılıp gözlerime baktı.
"Sen eski Lino değilsen bende eski sung değilim. Ama hala aynı davranıyosun haberin olsun."
Arkasını dönüp odadan çıktığında ayağa kalktım ve peşinden gitmeye çalıştım. Başım dönüyordu ama yavaş yavaş görüşüm netleşti. Kendime geldiğimde hızla odadan çıktım. Bütün evi aradım ama hiç bir yerde yoktu. Çıkış kapısına baktığımda ardına kadar açık olduğunu gördüm.
"JİSUNG!"
Koşarak kapıdan çıkıp etrafa bakındım. Kimse yoktu. Etrafta dolaşırken ormana gitme ihtimalini düşündüm ve oraya doğru koştum.
"Jisung! Nerdesin! Yanıma gel lütfen! Korkuyorum!"
Bi anda aklımda bir anı belirdi.
Flash back...
"Jisung! Ne oldu anlat bana!"
"Git Minho!"
Jisung ağliyarak koşmaya başladığında peşinden gittim. Ayağım bi ağaç köküne takıldığında yere düştüm.
"Jisung!"
Ayağa kalkıp etrafa bakındım. Ağaçlar dışında hiç bir şey görünmüyodu.
"Jisung! Nerdesin! Yanıma gel lütfen! Korkuyorum!"
Önümdeki büyük ağacın arkasından çıkıp yanıma geldi. Boynuma sarılıp ağlamaya başladı. Yere oturup Jisung'u kucağıma aldım. Sırtını okşadım. O daha çok küçük. 9 yaşında bi çocuk.
"Kim ne yaptı sana Jisung?"
"O adamlar bana dokunmaya çalışıyodu! Çok korktum Lino!"
"Lino mu? Bunu çok sevdim. Bana hep Lino de."
Kucağımda Jisung ile eve doğru yürümeye başladım. Hangi insan minik bi çocuğa tecavüz eder? Eve geldiğimde anneme olanları anlattım ve odama ilerledim. Onu yatağıma yatırdım uyumasını izledim.
Flash back end...
Yanımdaki ağaca tutunup alnımı ovaladım. Kolumun altındaki hareketlilikle yerimden sıçradım. Jisung kolumun altına girmişti.
"Beynini zorlama. Eve götürcem seni. Sonrada Charlie piçinin yanına geri döncem."
"Charlie mi?"
Bu bizim Charlie mi? Yoksa karıştırıyo muyum?
"Bilmene gerek yok."
"Ne yaşadın sen Jisung?"
"Bilmene gerek yok dedim."
"Kim dokunuyodu sana?"
Durduğu zaman derin bi nefes aldı.
"Kendimi bildim bileli Albert adında bi adamın evinde yaşıyodum. Orda bize sıkıldıkça işkenceler yapıp bize tecavüz ederdi. Bi kaç ay önce oğlu ortaya çıktı. Çok daha katı ve acımasız biriydi. Bende kaçtım."
"Ben sanırım Charlie'yi tanıyorum."
"NE!"
Yeni bölüm vatana millete hayırlı olsun.
Yazım hatalarını görmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Холодный °MİNSUNG°
FanfictionLisede bir kaza sonucu hafızasını kaybeden Lee Minho üniversiteyi bitirir bitirmez Rusya'ya taşınmış ve kendine Rusya'da yeni bir düzen kurmuştu. Üç kedisiyle sade bir hayat yaşıyordu. Soğuk bir kış günü evine yakın bir parkta oturup bir dal sigar...