8&

84 7 25
                                    

Ben geldim kızlar
Bu bölüm arkadasım çuval için
Bunu düzenli okuyan iki şahıs var bir de onlar için
Bir de diğer arkadaşım
Ama en çok çuval olan

Ne diyorum ben ya hadi geçelim

&

Üyeler sahneye çıkmaya başlamıştı ve kulaklarınızın kanamaması söz konusu bile değildi. Üyelerin sahneye girmesiyle bir sürü tiz çığlık, bağırışmalar ve üyelerin adını haykıranlar büyük bir gürültü kirliliği yaratıyordu. Gerçi konserden ne beklenirdi ki? Ama şuna emindim onlar performanslarıyla burayı kaynayana kadar bu çığlıklar bir hiçti.

Peki ben? Hazır mıydım? Herşeyden çok. Niki'nin yardımı sayesinde aklım başıma gelmiş ve arkadaşlarımı bulmuştum. Ona gerçekten çok minnettardım. Sahneye çıkmalarına kısa bir süre kalmasına rağmen bana yardımcı olmuştu ve sakinleşmeme katkıda bulunmuştu. Bana niye yardım etti, neden mesajlarıma anında döndü ve ben neden ilk ona mesaj attım? Kafamda bir sürü soru olmasına rağmen bunları düşünemezdim. Kafamı sorularla yorarak son dört yıldır en çok istediğim konseri böyle bir şeyle mahvedemezdim.

Sahneyi çok iyi görüyorduk en ön sıradaydık ve üyelerin yüzünü gördüğüm andan beri bağırıp duruyordum. İlk performansları Given-Taken idi. Kesinlikle en sevdiğim şarkılardan biriydi. Sesim çıktığı kadar eşlik ediyordum şarkıya. Arkadaşlarım da benden çok farklı değildi.

Şarkı bittiğinde hepsi Engene'lere selam vermeye başladı ve küçük bir konuşma yaptılar. Herhangi bir üyenin bizi görmesini çok istiyordum. Kim istemezdi ki? Yıllarca hayranı olduğun kişilerin sana el saklamasını mesela.

Bir kaç dakika geçmeden Fatal trouble  performanslarına başladılar. Tanrım, sanırım yeni yeni sindiriyorum ama onlar çok güzeller... Ekrandan gördüğünüze göre kat ve kat daha güzeller. Eşsiz bir şahesere benziyor her biri, sanki tanrı özel olarak çizmiş gibi...

Fatal trouble'ın kareografisi her zaman favorim olmuştur ve bunu canlı görmek hayal edemeyeceğiniz kadar güzeldi. Üyeler bu tarafa doğru geldiğinde pankartı sallamaya başladım. "You are my moon riki, can I be your sun?" (Sen benim ayımsın Niki, güneşin olabilir miyim?)

Jake hemen karşımızda çömeldiğinde pankartı okuyup Niki'ye seslenmişti. Ben tabii o sıra Jake'in sadece bir metre kadar uzağımda olduğunu sindirmeye çalışıyordum. Niki'nin bu tarafa yürüdüğünü anlayacak beyin yoktu yani.

Jake ayağa kalkıp gittiğinde Niki çömelip yere oturmuştu. Yazdığım pankartı içinden okuyup sadece yakınındakilerin duyabileceği bir tonda cevap vermişti.

"Olur musun Sunoo?"

Artık iş işten geçmişti, bu işin oluru yoktu. Muhtemelen şu an Kore'deki evimde uyuyordum ve bunların hepsi çok gerçekçi ve uzun bir rüyaydı(?). Belki de dolu olan gözlerimle Niki'ye ifadesiz bir yüzle donuk donuk bakıyordum. Omzuma sarsan bi darbe aldığımda kendime gelip iten kişinin Jungwon olduğumu gördüm.

Acıyı hissettiğime göre rüya olamazdı ama Niki karşımdaydı ve adımı söylemişti. Tekrar pankartı okuyup ismimin olup olmadığını kontrol ettim. Sonra yanımdaki hayranlarla konuşan Niki'yi izlemeye başladım. Instagram hesabımdan tanıyabileceği geldi aklıma. Orada kendi yüzümü paylaşmıştım bir kaç kere. Beni tanımış olabilirdi. Hayır tabiki beni tanımış olması normal bir şey değildi deli miyim ben!?

Playlist |sunkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin