Olabildiğine beyaz tenine tezat sıcak olan elleri tenimde geziyorken gözümden akan birkaç yaşı hissediyorum. Bir ilişkiye çeviremeyeceğimizden mi ağlıyorum yoksa dokunuşlarının verdiği hazdan mı bilmiyorum, belki ikisi birden duygularımı talan ediyordur.
İçimdeki sıcaklığı, bütün ağırlığını göğsünü sırtıma yaslayarak üstüme bırakışı, ensem ve omuz girintim arasına yerleşen yüzü ile beni huylandıran nefesi altında titriyorum.
"Bana birkaç saniye ver Jinnie ve koltuğu kirletme."
Normalde sesli söyleme yetkisini beynime vermeyecek olsam da şu an açık olacağı şekilde beyninle düşünmediğimden ağzımdan kaçıyor.
Kıkırtısının ardından her anlamda geri çekilerek biraz daha sızlanmama sebep oluyor.
Dili ve benim ağlama raddesine gelişimin ardından koltukta döndürerek biraz kaykılarak oturmamı sağlıyor. Üstten bakışlarının etkisiyle gittikçe utanıyorum olduğum halden.
Ağzı etrafımı sardığı anda ise daha fazla kendimi tutma gereği duymadan bırakıyorum kendimi. Gözlerim kapanırken daha fazla havaya muhtaç ciğerlerim sebebiyle göğsüm şiddetle inip kalkıyor.
Beni düzgünce koltuğa yatırdığını hissediyorum. Belime kadar yumuşak, örgü bir örtünün tenime sürtünüşü vücudumu sarıyor.
"Sen uyu şarkıyı bitirene kadar yanımda olmanı istiyorum. Sonra yatağa taşıyacağım güzelim."
Gözlerimi açmadan saçlarımda kısaca gezinen eliyle minik bir mırıltı bırakıyorum.
~
Hep geldiğim kafenin terasında oturup -her zamanki gibi- Jisung'u beklerken buraya öylesine oturmaya geldiğimi düşünmesinler diye önden aldığım kahvemden minik bir yudum alıyorum. Tam istediğim gibi olması son zamanlardaki mutsuzluğumu biraz küçük şeylerle hayatı romantize ederek görmezden gelmemi sağlıyor.
Gruptan gelen mesajlarla akşama buluşma planı yapan arkadaşlarımı onaylayacak birkaç şey yollayıp buradan sonra Jisung ile geçebiliriz diye düşünüyorum. Öncesinde ona anlatacaklarım var. Diğerleriyle de aynı şekilde yakın olsam da Jisung beni çocukluğumdan beri tanıdığı için onunla daha açık sözlü bir dedikodu gerçekleştirebiliyoruz ve şu an tam olarak ihtiyacım bu. Lanet herifle ne olup bittiyse anlatmak.
Kahvemi bitirmeye yakın gelen güneş gözlüklü, tamamen giyimiyle de dikkat çeken beden yanağıma bir öpücük kondurup karşıma oturuyor.
"Naber hayatım. bok gibi gözüküyorsun. yanlış anlama çirkinsin anlamında değil yine chan'a gitmişsin bok gibiliği"
"Yine chana gittim."
Duymanın artık klişe hale geldiği gerçeği söylediğimde güneş gözlüğünü başının üstüne yerleştirip 'Seni öldüreceğim' bakışları atıyor.
"Kahve alıp geliyorum ikimize, seninki de bitmek üzere gibi ve ne olduysa anlatıyorsun."
Halime istemsizce gülüp başımı salladıktan sonra kafede çalan şarkıyla yeniden lanet okuyorum. Bu adam asla peşimi bırakmıyor. Ünlü sanatçılara şarkı yapan bir yapımcı olmasaydı da normal biri gibi avukat, doktor ya da ne bileyim satış danışmanı, öğretmen falan olsa ne olurdu ki?
"Seninkinin yaptığı şarkı değil mi bu? Ödül almış radyoda programda duydum."
"Evet, tam olarak o şarkı." memnunsuz bir mırıltı ile onaylıyorum bana yeni bir kahve uzatan arkadaşımı.
"Bırak artık bu adamın peşini. Daha iyisi yoktur belki ama perişan ediyor seni. Baksana şarkısı bile ne kadar toxic. Neyse ne oldu onu anlat Jinnie."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I like it | Hyunchan
FanfictionOna olan duygularımı bastırıp bir isim koymak istemeyişini ve sadece takılmak isteyişini unutup buna devam edebilirim. 010924