Bölüm 2 (iki)

23 0 0
                                    


-2-

"Hey lix, şurdaki at kafasını alalım mı?" "Ne yapacaksın oğlum at kafasını?" "Ya fenamı olur alalım işte lazım olur." "Tamam al gel bekliyoruz seni şu lokantada." "Tamam." Kasaya gidip canım at kafamı aldım. Bizimkilerin yanına gitmek için arkamı dönüp ilerleyecketim ki birde kimi göreyim! Lee minho. Ne işi var ki bunun burda? bardak mı bakıyor kar küresi mi ne lan o? Yanına doğru gittim. "Hey,miho?" Gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde yavaşca bana döndü. Çok mu sessiz geldim, korkuttum mu acaba? "Oh, jisung selam. Seni başkası sandım" " ne işin var burda birine hediye falan mı alıcaksın?" biraz düşündükten sonra bana bakıp başını salladı. "bugün bir arkadaşımın doğum günü ona hediye almaya geldim." Gözleri elimdeki poşete kaydı. "Ne aldın?" Poşeti kaldırıp cevapladım "at kafası." Bir kaşını kaldırmış bana bakıyordu şimdi minho. Demesemiydim acaba..? "Ne yapıcaksın at kafasını?" "Lazım." Ağzından bir kıkırtı çıkıverdi bir anda. "Peki jisung, güle güle kullan." Kullanırım kullanırım saol.Yardım edeyim hediye bakmana." Diyip elimi minhonun omzuna attım. "Arkadaşın kız mı erkek mi?" "Kız." Hadi be...erkek olsaydı daha kolay olurdu. "Kaç yaşında bu kız?" "18 di galiba" "bizimle yaşıt mı?bir ara tanıştırsana bizi." "Hediye seçmeme yardım et sadece jisung." Gözlerini devirirken söylemişti bunu minho. Elimi minhonun omzundan çektikten sonra "ben biraz şuralara bakayım." Diyerek minhodan biraz uzağa gittim. Cebimden telefonumu çıkardıktan sonra arama motoruna " doğum günü hediyesi kız için" yazdım... Çaresizlik iste ne yapicaksin. Bi 5 dakikadır görsellerden hediye bakıyorum kim 18 yaşında fırfırlı pembe etek giyer abi. Ben görsellere bakmaya devam ederken birisi omzuma kafasını koyup "hm güzel fikir jis ama bunlar sanki çok çocukça 18 yaşındaki bir kız için." inanır mısınız baştan aşağıya titredim. Kafasını omzumdan ayırdığı zaman kafamı minhoya doğru çevirdiğimde dip dibeydik. İkimizde bu anı garip bulmuş olmalıyız ki aynı anda ayrıldık. Şu anda heyecandan elim ayağım titriyo ne demem lazım? Konuyu dağıt jisung evet konuyu dağıt. "Benim kedimi balığım yedi." "Ne?" Şaşırmakta haklı çocuk "efendim?" "Kedini balığın mı yedi? O nasıl oluyor lan?" "Ya sey kendisi biraz vahşi de..." Ben hala neden konuşuyorum aq. "Tamam jisung, lütfen sadece hediyeyi alalım ve çıkalım."minho bu söylediğimi garip bulmuş olmalı ki kaşları çatık bir şekilde gülerek yanımdan ayrıldı.


Bayadır vakit geçirdik şu küçük dükkanda hediye bulabilmek için. Bir yandan jeonginden gelen 45 cevapsız çağrı bir yandan minhonun bu nasıl sence soruları çok ayrı bir yerden gelen çocuk ağlama sesleri...HANGİSİNE CEVAP VEREYİM BEN! BİRİ ŞU ÇOCUĞU SUSTURSUN AQ!Ben bunları düşünürken gözüme bir bileklik çarptı böyle ne sade ne abartılı ne çok boncuğu var. Sade işte kardeşim herkes takar yani. "Minho, nasıl bunu alalım sever bence." Evet de nolursun evet de. Belim ağrıyo. Minho yanıma doğru gelip elimde tuttuğum bilekliğe baktı. "Hm güzelmiş olur bu." SONUNDA BULDUK ŞÜKÜRLER OLSUN! "Sen çık ben geliyorum." "Tamaaam." Sabahtan beri elimde taşıdım içinde at kafası olan poşetimle beraber dükkandan çıktım.Bu sırada da bizimkilerin aramalarını cevaplarım.


"Kardeşim siz manyak mısınız 45 kere aramak ne demek kim öldü a-" "Ya hyung ben haber vermek için aradım lix bu orman çocuğu nerde kaç saattir diye söyleniyordu. Bende o yüzden ara- jisung yan masada chanlar vardı bende davet ettim aşiret gibiyiz şu anda gelince korkma." "Lan seung, hani beraber yemek yiyecektik. Niye çağırdınız onları da oğlum." "Kes lan sesini önce sen sattın, gördüm seni dükkanda minhoyla yakın yakın fink fink neler yaptığınızı." "Ne ne yapmış- LAN HAYIR O ÖYLE BİRŞEY DEĞİL!" "Ben bilmem al minhoyu da gelin yemek yiyelim hesabı onlara kitleyeceğiz." "Ha tamam geliyoruz o zaman." Telefonu kapattıktan sonra dükkanın kapısına minho geliyor mu diye baktım bir süre. Nerde kaldı bu çocuk alt tarafı bir bilekliğin parasını ödeyecek. Aha geliyor. Başka birşey daha almış galiba elinde iki tane poşet var. "Hey! Jisung, bizimkiler sizinkilerle lokantada yemek yiyormuş gidelim." "Sana kim haber verdi?" "Changbin. Senin de mi haberin vardı." "Az önce söylediler." "Hm, daha bekletmeyelim."

Vurmuşuz kendimizi yollara/MinsungWhere stories live. Discover now