❥ Olgunluk Rüzgarı ༄

4 2 0
                                    


26 Ağustos 2024- İstanbul

İstanbul'un koşturmasının içerisinde sonunda kendini minibüsün içerisine atabilmişti. Elindeki valize bakan insanlar söylense de o aldırış etmeden koltukların kenarına tutunmuş seyahat etmeye çalışıyordu. Ara ara telefonuna bildirim gelse de bakmıyor, sadece yarım saat sonra evinde olacağına şükrediyordu. Üniversite kapanır kapanmaz kendini evine atmış olsa da bir tur arkadaşlarıyla gezmek için İzmir'e gitmiş ve gittiği gibi de bir seneyi tamamladığı erkek arkadaşından ayrılmıştı. Büyük kavgalarının sonunda ayrılıkları ona bir bahar esintisi gibi gelmişti. Fazlasıyla huzurlu hissediyordu ki, bu sefer telefonunda bildirim sesi değil de arama sesi gelmişti.

Şaşkınlık ve kızgınlık içerisinde telefonunu eline aldığında ekranda gördüğü isim onu şaşırtmıştı. Kendisi Önder denen kişiyle görüşmeye başladığında, tamda ekrandaki isim ona bir sürü laf söylemiş ve yaptığının hata olduğunu, derslerine odaklanması gerektiğini dile getirerek onunla konuşmayı kesmişti.

Düşüncelerini bir kenara bırakıp telefonu açtı ve fısıldar gibi konuştu "efendim Efe, minibüsteyim çok konuşamam eğer önemli değil ise ben seni sonra arayayım mı?"

Efe Alp, tam 2 ay önce Lavin Lale'yle nişan atmış ve yollarını tamamen ayırmıştı. Tabi Nihan Mihre ve Önder'in ayrılığı da onların ayrılığından yalnızca 3 gün önce gerçekleşmişti. Peş peşe ayrılmalarının ardından bile konuşmamıştı iki genç. Nihan her ne kadar Efe Alp ve Lavin Lale'nin ayrılığının nedenini merak etse de sormayı hiçbir zaman denememişti bile.

"İstanbul'a döndüğünü duydum, seni merak ediyordum. Buluşabilir miyiz diye soracaktım?" Efe'nin sesi daima kendine güvenir çıkardı ama bugün sanki korkak bir genç adam gibiydi. Nihan derin bir nefes alıp düşündü, onu çok özlemişti ama kalbi onu görmeye hazır mıydı işte bunu bilemiyordu. O kalbinin tuz buz olduğu akşamdan sonra sadece bir kere otogarda karşılaşmışlardı. İkisi de çaresiz hissediyordu, büyük bir dostluk bir anda silinmiş gibiydi. Nihan olanların idrakinde olsa bile Efe ne olduğunu anlamlandıramıyordu.

"Olur, annemle konuşayım müsaitsen akşam uğrarsın." Telefonu tam kapatacaktı ki Efe araya girdi. "Aslında dışarıya çıkalım diyecektim, belki sahil havası almak istersin."

Nihan alaylı bir gülüş sergilemeden edemedi. "Efe ben iki aydır sahil kenarındaydım zaten" doğru diye düşündü Efe, elindeki kahvesini dudağına götürse de bir anda aklına gelenle duraksadı. "Ama o sahilde Semih abinin çekirdeklerinden ve benim muhabbetimden yoktu."

Evet yoktu diye geçirdi içinden Nihan, ne diyeceğini bilmiyordu ama Efe'ye olan kırgınlığını kaybetmek istemiyordu. Yine o amansız aşka tutsak olmak en son isteyeceği şey bile değildi. "O zaman eve gel yemek yersin sonra çıkarız."

Bunu onayladı Efe ve tebessümle annesine döndü. Uzun zaman sonra annesinden Nihan için bir şey istedi...

Nihan eve varır varmaz odasına geçmiş ve eşyalarını ayırmaya başlamıştı. Getirdiği hemen hemen her şeyi yıkamaya atarken, kozmetik eşyalarını da masasına dizmeye başlamıştı. İşi biter bitmez banyoya girmiş, kıyafetlerini yıkamaya atmış ve kendini de orta soğuklukta bir duşa sokmuştu.

İki yıl önceki hatasına düşmeyecekti, bütün yol boyunca kendine bu konuda sözler vermişti. Efe için hiçbir şey yapmayacak yemekleri direkt dışarıdan söyleyecekti.

Duştan çıkar çıkmaz saçlarının köklerini kurutmuş uçlarını ise kendi kurumasına bırakmıştı. Zaten havanın sıcaklığından onlarda kısa sürede kurumuştu. Artık birine değil kendine makyaj yapıyordu ki haliyle masasına oturmuştu. Minik kapatıcı darbelerini yüzüne uygulamış ve bunu da daha sonrasında pudra ile sabitlemişti. Fondöten yüzüne her zaman ağır geldiğinden sürmekten kaçınırdı.

Sen YanımdaWhere stories live. Discover now