~46

248 46 53
                                    

Uzun zaman sonra Heist okuyucularına merhaba. Umarım bu bölümü beğenirsiniz. İyi okumalar dilerimm 🩷
•••

Sen... Sen her zaman beni esir ediyordun.

Aileye geldiğinden beri her an gözlerim sana çevriliyor, kalbim hızlı bir efor sarf ederek resmen kendini zora sokuyordu. Lee Seumi. Lee ailesinin evlatlık oğlu, başarılı bir savcı ve ailenin işlerini yürüten küçük oğul. Fazlasıyla iyiydin. Zekiydin. Kendini korur ve sevdiklerine de zarar gelmesini engellerdin.

Bir de... Çok güzel gülümserdin.

Siyah yumuşak saçların savrulurken önden yürümeni durdurdun ve arkanı dönüp ilk defa içten bir şekilde bana gülümsedin. Normalde iyi bir ilişkimiz yoktu. Ben her ne kadar sana hayran olsam da uzak durmak için, seni bu işlere bulaştırmamak için kendimi kısıtlıyor bir noktada da sana gıcık bir şekilde yaklaşıyordum ancak o an... Tarih bundan üç yıl öncesinden bir kış ayı, günlerden ise pazartesi. Aramız limoni ama bu engel değil. Bu sana aşık olmama engel değildi Seumi. Bu seni herşeyden çok sevmeme engel değildi. Cidden değildi. Olmamalıydı. O zaman da olmayacaktı ama sonrasında... Sonrasında ben...

Ben sadece korktum. Ben delirircesine duyduğum şeyleri senin yaptığını inkar etmek istedim seni ilk ben bulmak istedim ama bulamadım. Kafamda iki ay, on gün ve on sekiz saat kadar devam eden babamın manüpülesiyle konuşan sana karşı bir ben vardı sanki. Sormak istiyordum. Kabullenmek istemiyordum ama kendimi o kadar yiyip bitiriyordum ki sadece çöküyordum.

Yemin ederim ki ben kendimi yiyip bitirirken senin de acı çektiğini bilmiyordum. Babamın sana ve ailene yaptığı şeyleri ben... Bilmiyordum.

Bacaklarımı birbirine çektim ve kollarımla sarıp kafamı dizlerime yasladım. Hava soğuktu. Gözyaşlarım yüzümü ıslatırken bu bir yandan da titrememe sebep oluyor ama her defasında... Her defasında silmiyor daha da acı çekmek istiyordum.

Hak etmiyorum.

Ne seni, ne arkadaşlarımı, ne mutluluğu ne de...

Aklıma Bae'nin gelmesiyle dudaklarımın arasından küçük bir hıçkırık koptu. Benim minicik, aşırı tatlı, bana benzeyen bir kızım vardı. Bir buçuk yıl boyunca babam yüzünden ondan ayrı kalmıştım. Bensiz büyümüştü Bae. Seungmin o haliyle herşeye kendi yetişmek zorunda kalmıştı. Hae'm vardı yanımda, hep onunlaydım ama onun bile oğlum olduğunu bilmiyordum ki.

Hiçbir şeyi bilmeyen aptaldım. Eminim iki bebeğimde benim gereksiz biri olduğumu düşünüyor ve bana ihtiyaç duymuyorlardır. Seungmin'de öyle. Bana ihtiyacı var mıydı cidden? Sanmıyorum. O güçlüydü. Benden kat ve kat güçlüydü. Bense sadece koca bir aptaldım.

Burnumu çektim ve kafamı kaldırıp gözyaşlarımı sildim. Şimdi bile hiçbir şey yapmıyordum. Jisung benim yüzümden aylarca hastanede kalmıştı ama yüzüne bile bile bakamamıştım. Cidden... Kendimden nefret ediyorum. Varlığımın yokluğu biraz olsun belli olmasaydı işte o zaman kafama sıkar, sanırım herkesi kendim gibi bir aptaldan kurtarırdım.

"Hiçbir şeyi hak etmiyorum."

"Buna ben de dahil miyim?"

Arkamda duyduğum sesle hemen yutkunup boğazımı temizledim ve gözyaşlarımı silerek oturduğum yerde arkama döndüm. Köprünün altına inmiş suyun yanında duruyordum şu an. Soğuktu yani. Hele ki kar bu kadar hızlı ve rüzgarlı yağarken burada olmamalıydı. "Seung-"

Gördüğüm şeyle durdum. Hayır dondum. Bedenim adeta kalakaldı. Dudaklarım titredi ardından ise gözlerim giydiği beyaz kıyafetten gözlerine çıktı. Nazik bakıyordu bana. Zahmetsizce açtığı gözleri ve giydiği beyaz uzun, pelerin gibi açılan kürküyle karşımda duruyordu. Bacaklarında ki ten rengi kalın çorap yarı yarıya içini gösteren geniş pantalonunun altında kalmıştı.

Heist •Chanmin•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin