~Finale~

754 117 135
                                        

Tombik arımız ve maşmelov kaplumbağamız için son kez oy ve yorum... 🥺🐝🐢
•••

Felix'e baktım. Ona ve ellerindeki kırmızılığa...

Yutkunduğumda gözlerimiz kesişmişti. Güldü. Tek eliyle yüzünü kapadı. "Ah cidden... Hiç böyle hayal etmemiştim." Kırmızılık yüzüne bulaşmıştı ama gocunmadı bundan. "Çok erken geldin kardeşim."

"Neler oluyor?"

Sesim titremiyordu ama kendim titriyordum. Felix ayaktaydı ama... Hyunjin değildi. Yerdeydi ve hareket etmiyordu.

Yavaşça yaklaştım. Bu sırada ellerim yumruk olmuştu. Ne düşüneceğimi bilemez haldeydim ve o, bana bir şey demiyor sadece başını iki yana sallıyordu. "Engel olamadım. Sinirim bozuldu."

"Kim Felix asıl şuan siniri bozulan kişi benim." Gözlerimi yavaşça kapatıp açtım. "Hyunjin. Oyun oynayı kes. Bae. Bae'm nerede? Gerçekten şu an hiç zevk almıyorum ve birilerini doğduğuna pişman etmeme çok az kaldı."

"Oyun mu?"

Felix'in silahını gördüm o an. Belindeydi. Duraksadım. Anlam veremedim. "Belkide o adamla olmak gerçekten sana yaramıyordur kardeşim."

Birbirimize baktık bir süre. Ne ben ne de o konuştu. En sonunda ise bundan rahatsız olmuş bir şekilde kıpırdanmıştı. "Seungmin-"

"Ağzından çıkacak tek cümle şaka yaptım olmalı. Aksi taktirde az sonra burada çok kötü şeyler yaşanacak."

Ortam yine sesizleştiğinde arkamda olan Chan'ın varlığını hissettim. Hızlı adımlarla gelmişti ve muhtemelen şu an benim gibi anlam veremiyordu. Bedenim karıncalanmaya başlarken tek durma nedenim Hyunjin'in etrafındaki karın hala beyaz oluşuydu. Abim delinin teki olabilirdi ama çocukların olduğu yerde silah sıkacak biri de değildi. Kızımı ise ortalıkta göremiyordum. Oğlum ise muhtemelen evde Jeongin'le birlik-

Bir anda önüme uzatılan beyazlıkla öylece durdum. Gözlerim anlık büyümüş ve düşüncelerim tamamen susmuştu. Felix'e, Chan'a ve bana uzattığı büyük zambak buketine baktım. Kafam mı çalışmıyor yoksa şu an çok mu mantıksız şeyler oluyordu? Gürültülü sesle bu sefer de gökyüzüne baktım. Yağan karın arasında havai fişekler... Bir anda Hyunjin doğrulup elindeki şeye basması ve az önce diktiği çiçeklerin yanında parlayan küçük ışıklar... Jeongin'in kucağında olan Bae ve Hae'ye bağlanan balonlar... Bu...

"Senin elin?" Parmağımı uzatıp Felix'e baktım. Kırmızıydı. "Sen?"

"Sevgilim tarafından kandırılarak yanlış istihbaratla bu sefer mani olamadım evet." Kırmızı parmaklarını yaladığında dudaklarını da yaladı. "Hm biraz bozuldu ama tadı güzelmiş." Arkasını dönüp yana baktığında Minho abimin de orada olduğunu fark etmiştim. Elinde ise dışı beyaz içi ise kırmızı bir pasta duruyordu. Yani pastaydı sanırım. Bilmiyorum kar topu gibi yuvarlak bir şeydi ama tepsideydi ve hani...

Agh.

Beynim çalışmıyor.

Anlamıyorum. Gerçekten. Anlamıyorum.

"Sevgilim?" Yanağıma konan küçük öpücükle gözlerimi kıprıştırıp Chan'a baktım. Sonunda akıl edebilmiş ve elindeki buketi almıştım kucağıma. Çok. Çok fazla güzel bir buketti bu. "Sonunda abin teklifimi bozamadı. Her ne kadar çoğu şey sarpa sarmış ve pastamız bozulmuş olsa da..." Beni kendine döndürdü ve diz çöktü. Elindeki kırmızı kutuya baktım. Ardından ise çiçek şeklindeki yüzüğe. Çok parlaktı ama hemde o kadar zarifti ki yutkundum. Beynim şu an gerçekten çalışmıyordu ama gözlerim dolmuştu istemsizce.

Heist •Chanmin• ⚜️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin