Güzel bir kahvaltı yapmıştım bugün ailemle. Bay Lee ile kardeşlerim bir barış anlaşması yapmışlardı. Bir süre önce Bay Lee'den öğrenmiştim, kardeşlerimin de ajan olduğunu. Hissettiklerim yüksek ihtimalle anlatılamaz sözcüklerle. Hayal kırıklığı, ihanet, hüzün, öfke.. Her şeyi aynı anda hissetmiştim. Çok ağır gelse de beni tutan biri vardı, o bana yardımcı oldu her an.
Şu an, Bay Lee ile birçok kez gittiğimiz o dağın başındaydık. Manzaraya bakarken beraber evde hazırladığımız sağlıklı yemekleri yiyorduk. Tabii aynı zamanda da sohbet ediyorduk. Her şeyin yavaş yavaş rayına oturacağına emindim. Buna inanıyordum, olacaktı. Çünkü elimi tutan biri vardı ve en önemlisi ben, ben kendime inanıyordum.
Ağzı doluyken konuştu, "Bu hafta programını boşaltmayı düşündüm. Yani dinlenebileceksin."
"Ağzınız doluyken konuşmayın Bay Lee." Dediğime güldüğünde ben devam ettim. "Aslında şu dönemde dolu olmam daha iyi olurdu."
"Benimle dolu olacaksın bebeğim."
Gülerek önüme döndüm. "Sanırım aklınızda planlar var."
"Evet, güzelim." Ağzındakini yuttu ve manzaraya baktı. "Aklımda muazzam planlar var. Yani şöyle tahmin et, güzel bir restorandan ormana. Ya da sinema salonundan nikah masasına."
Gözlerim kocaman açıldı. "Ne?" Susup yalnızca gülünce onu dürttüm heyecanla. "Nasıl yani?" Gözlerini kapatıp gülmeye devam ettiğinde onu sarstım uzunca. "Bay Lee!! Cevap verin. Ne demek nikah masası!!"
"Ah Seungmin ah. Sana da bir şey demeye gelmiyor. Yok nikah mikah."
Gözlerimi devirip arkama yaslandım oflayarak. "Çok kötüsünüz."
"Çünkü öncelikle benimle konuşurken saygı eklerini kullanmayı bırakmalısın."
"Bay Lee!"
-
Bay Lee ile yoğun ve yorucu bir günden sonra saat sekiz gibi kendimizi yatağa bırakmıştık ve saniyesinde uykuya dalmıştık. Biz uykudayken kapı çaldı. Ses ile uyandım, yeni doğmuş bir bebek gibi etrafa bakındım birkaç saniye. Ayağa kalktım Bay Lee'yi uyandırmamaya çalışarak. Ardından kapının önünde gittim.
Kapıdan kimin geldiğine baktım, olmasını isteyeceğim son kişi bile değildi. Ama açtım kapıyı, bir şeylerin yarım kaldığını hissettim çünkü.
Ben yalnızca kapıyı açtım ve yüzüne baktım. "Nasılsın?" Diye sordu. "Uzun zaman oldu.."
Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Olmuş, evet. Yani.. Eğer gerçeksen tabii."
Kafasını aşağı yukarı salladı. "Evet, olandan haberim var Seungmin. Ben seni hayatımda yalnızca.. Sanırım.. Üç kez gördüm.. Endişelenmene gerek yok yani. Fazlası ile gerçek bir şekilde karşına geldim. Sadece o kötü günden seni kurtaran Chris olarak seninle tanışmak istedim. Burada olacağını düşündüğüm için de ilk buraya geldim."
Bir nefes verdim, "Merhaba Chris.." sesim çok buruk çıkmıştı.
"Merhaba Seungmin. Nasılsın?"
"İyiyim, kendimi iyi hissediyorum."
Ellerini önünde birleştirdi. "Bu harika.. Adına sevindim."
"Sanırım kardeşlerimle arkadaşsın.."
"Evet, öyleyim. Hepsini tanıyorum ve hepsi iş arkadaşım. Hepsi çok yetenekli."
"Ne güzel.."
Ona uzunca baktım. O da bana uzunca baktı. Onun gerçek olup olmadığını hissetmek istedim o an. Çünkü her şey çok karmaşıktı benim kafamda. Çok fazlaydı her şey. Birkaç adım attım ona doğru. Ben ona bilinçsizce elimi uzanmıştı, uzattığım eli tuttu. Kaşlarımı çattım, "Gerçek misin?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
maybe - 2min minmin
Fiksi PenggemarUzun zamandır beraber çalışan iki disiplinli ve başarılı ajan yanlış olduğunu bilseler bile gözlerini kör eden aşkın esiri olmuşlardı. - tamamlandı - minmin - aksiyon, romantik - düzyazı, texting - şiddet 090724 150924