Sıkışık trafikte Beşiktaş'a giderken akıbetimden habersizdim. Aslı'yla buluşma kararımı sorguluyordum. Tanımadığım güzel bir kadınla buluşmanın bana iyi geleceğini, bu aralar yalnızca işten ibaret olan hayatıma tatlı bir mola olabileceğini düşünmüştüm fakat trafik tüm pozitif düşüncelerimi silmiş, sosyal enerjimi tümüyle yok etmişti. Kimseye tahammül edebilecek gibi hissetmiyordum. Trafik yüzünden geç de kalmıştım.
Beşiktaş'a vardığımda arabamı İspark'a bırakıp hızlı adımlarla kafeye doğru yürürken "az sonra yanındayım" diye mesaj attım.
Buluşacağımız kafeye benden önce varmıştı. Kafenin kapısından girdiğimde tüm masalara hızlıca göz gezdirdim. Whatsapp'daki profil resminden hatırladığım kadarıyla Aslı'yı bulmaya çalıştım. Cam kenarında olan masalardan birinden uzun boylu, profil fotosunda olduğu gibi kabarık, kıvırcık turuncu saçlı, zayıf, uzun boylu bir kadın oturduğu sandalyeden kalkmış tatlı tatlı gülümseyerek el sallıyordu.
Ona doğru yürürken ne kadar güzel olduğunu düşünüp buluşmanın iyi geçmesini umdum. Ben ona doğru yürürken o da bana doğru gelmişti. Tokalaşıp el sıkışırız diye düşünürken sarılmaya meyledince ben de sarıldım. O kadar sıkı sarılıyordu ki göğüslerinin baskını hissetmek bir anlığına aklımı karıştırdı.
Güzelliği karşısında aklımın karışması garip değildi. Uzun süredir randevulaşma işlerine ara vermiş, tümüyle işlerime odaklanmıştım. Üstelik karşımda turuncu kıvır kıvır saçlarıyla, çilli pürüzsüz teniyle, uzun ve biçimli bacaklarıyla çok güzel, güzel olmasının yanında keskin bir seksapalitesi olan harika bir kadın vardı. Mini bir şortla göğüslerini ortaya çıkartan, insanın konuşurken gözünün takılmasına sebep olan bir crop giymişti. Sarılma faslı bitince masaya oturduk. İnsanı dumura uğratan bir güzelliği vardı. Normalde son derece özgüvenli biriydim fakat Aslı o kadar güzeldi ki randevunun iyi geçmesi fazlasıyla istemem özgüvenimi baltalıyor beni telaşlandırıyordu.
Masaya otururken beni çok özlediğini söyledi; gülümseyerek "bende Aslıcım nasılsın neler yapıyorsun" dedim fakat beni özlemesine anlam veremedim. Nezaketen söylenmiş bir giriş cümlesi diye düşündüm. Çok rahat görünüyor, anlatacak onlarca hikayesi varmış gibi duruyordu. Belli ki buluşmaya benden daha hazırdı.
Çocukluğumuzdan; benim doğup büyüdüğüm onunsa ara sıra ziyaret ettiği mahallemden konuşurken çok güler yüzlüydü, mahallenin kızları arasında o zamanlar yaptıkları dedikoduları kimlerin kimlere aşık olduğunu anlatıyordu. O kadar neşeli ve hızlı konuşuyordu ki o garip sessizlik anlarından bir kez bile yaşamadık.
Konuşurken temas etmeyi seviyordu. Gülerken yada "aaa hatırlamıyor musun" derken bir anda omzuma yada koluma dokunması anlattıklarına odaklanmamı güçleştiriyor; gözlerim göğüslerine takılıyordu. Çocukluk günlerinden bahsetmeye devam ederken "O zamanları fazla hatırlamıyorum ama çocukken bu kadar güzel bir kadına dönüşeceğini düşünmezdim" dedim. Kendimi tutamıyordum. Tatlı bir tebessümle teşekkür etti fakat gülüşünde öyle bir iz vardı ki; tüm güzelliğinin farkında olduğunu hissettim. Gülüşündeki iz bu farkındalığın verdiği özgüvenin iziydi. Bu farkındalık Aslı'yı daha tehlikeli ve çekici kılıyordu. Beni an be an etkisi altına alıyordu.
Bir ara lavaboya gitmek için masadan kalktım. Dönerken tüm yol boyunca gülümseyerek beni izledi. Masaya oturduğumda spor yapıp yapmadığımı sordu. Yaptığımı söyleyince belli olduğunu, çok fit göründüğümü söyledi. Bu ansızın gelen iltifatın sebebi barizdi. Geldiğimizden beri gözlerimi ondan alamıyor, her fırsatta iltifat ediyordum. O ise benim görünüşümle alakalı pek bişey söylememişti. Nezaketen böyle bir çıkış yapma gereği duymuş olmalıydı.
Aslında kahve içmek için sözleşmiştik fakat oturduğumuz kafede bira da satılıyordu. İçmek isteyip istemediğimi sorunca önce araçla nasıl döneceğim geldi aklıma sonra çok içersem taksiyle dönerim diye düşündüm.
Uzun uzun çocukluğumuzu konuştuktan sonra üniversite hayatlarımızdan bahsetmeye başlamıştık. Benim aksime üniversite hayatı çok renkli geçmiş. İstanbul'da öğrenci olmanın tüm nimetlerinden faydalanmış gibiydi. "Tabi ekonomi daha düzgündü burslarla istediğimiz gibi yaşıyorduk" demişti.
İstanbul üniversitesinde iktisat okumuş, pek okula gitmemiş sürekli gezmiş, bir çok kez kamp yapmış, eylemlere katılmış, para sıkıntısı çektiğinde garson olarak çalışmış. Bazen de anketörlük yapmış. Anlattıklarına bakılırsa düzgün bir ilişkisi olmamış, saçma sapan bir sürü tiple sevgili olmuş kimisiyle çok problemli ayrılıklar yaşamış. Fena olmayan bir ortalamayla mezun olup hemen iş bulmuş. Hala ilk girdiği sektördeymiş, şuan küçük çaplı bir e ticaret firmasında uzman olarak çalışıyormuş.
O durmadan konuşuyordu. Bir ara telefonum titreyince telefonuma baktım. Buluşmaya gelirken en fazla birkaç saat takılır sonra kaçarım diye düşünmüştüm. Oysa şimdiden 2 saati geçmiştik.
Aslı'da işiyle alakalı, beyaz yaka dertlerini anlatmayı kısa kesip tekrar eski ilişkilerinden bahsetmeye başlamıştı. Bu kez detay veriyor sevgilileriyle yaptıkları tatillerden bahsediyor, mahrem yatak odası hikayelerini komik gösterme çabasıyla aralara serpiştiriyordu. Kafeye hiç o kafada gelmemiştim fakat Aslı'nın güzelliği beni sarsmıştı. Şimdi ise komikmiş gibi anlattığı bu yatak odası hikayeleri beni rahatsız ediyordu. Hissettiğim şey tam olarak kıskançlık değildi. Sahip olmadığın belki asla sahip olamayacağın çok güzel, çekici, sana ait olmasını hayal ettiğin bir şeye sahip olamamanın verdiği burukluktu hissettiğim.
Üstelik anlattığı hikayelerde; partnerlerinin genelde ondan 10-11 yaş büyük adamlar olması benim hissettiğim bu burukluğu daha da hırçınlaştırıyordu.
Başta ilgisiz durarak konuyu değiştirmesini bekledim. Hiç o kafada olmadığını fark edince ben konuyu değiştirmeye çalıştım. Fakat ne kadar çabalarsam çabalayayım Aslı en alakasız konuları dahi eski sevgililerinden bir anıya bir olaya komik bir hikayeye bağlıyor konuyu değiştirmemi engelliyordu.
İlgi duymadığım bir kadın sabaha kadar sevgilisiyle olan yatak maceralarını anlatsa ses çıkarmaz dinler hatta kendi tecrübelerimden bahseder fikir verirdim. Fakat hoşlandığım bir kadının yatak odası maceralarını dinlemek -aramızda birşey olmayacaksa bile- erkekliğime hakaretmiş gibi geliyordu. Aslı bunu öyle alelalde bir şekilde de yapmıyordu. Bazen gözlerini hiç kaçırmadan öyle detaylar anlatıyordu ki gözlerimi istemsiz olarak kaçırıyor, masada olmayan bir tozu elimin tersiyle siliyor yada aslında kaşınmayan dizimi kaşımak zorunda hissediyordum.
Beni yanlış tanımanızı istemem. Cinsellik konuşmaktan çekinen, utanan, bu konuların konuşulmasını yanlış bulan biri değildim. Bilakis bulunduğum ortamlarda bu konuları açan en çok fikir beyan eden kişi genelde ben olurdum.
Hele bir kadınla flörtü ilerletmişsem cinselliğimizden bahsetmek için fırsat kollar, konuyu değiştirirse bir şekilde tekrar konuyu cinselliğe getirirdim. İmalar yapar flörtümün ahlaki duvarlarını ilkel cinsel dürtülerini uyandırmaya çalışarak yıkmaya gayret gösterirdim.
Aslı'nın karşısında oturuyorken; yıllarca şöför koltuğunda oturup ilk kez yan koltuğa geçmiş bir şoför gibi hissediyordum. Sürüşü, hızı, güzergahı ben kontrol etmiyordum. Garip, tedirgin edici fakat birçok açıdan konforluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Sevişmeler
RomanceAslı ve Süha' nın kışkırtıcı aşkını anlatıldığı gerçek hayattan uyarlanan bir hikaye...