Müziğin ritimlerine ayak uydurmak için yerimde hafifçe sallanıyordum. Ben kendimi ana kaptırmışken içeriye yeni müşteriler girmeye devam ediyordu. Çalan müziğin yerini söze bırakması gerektiği anda ben de söze girdim. Gözlerimi kapatıp parmaklarımı mikrofonuma sardıktan sonra kendimi yine ana bıraktım. Bu parçayı seslendirirken yine gözlerimi kapatmış, kendimi hayal dünyama bırakmıştım. Çok geçmeden şarkıyı bitirmiştik. Bitirdikten sonra her zaman yaptığım gibi yüksek taburemin basamaklarında yükselerek kafenin müşterilerine küçük bir selam verdim.
Ağzım kurumuştu artık. Sahneden inip bar kısmına ilerleyerek bar taburelerinden birine oturdum. Bugün mekan önceki günlere göre daha yoğun olduğu için neredeyse duraksız olarak şarkı performansı sergilemiştik. Neyse ki bugün normalde kafeye yalnızca hafta sonları gelen kafenin diğer solisti Özgür de bana eşlik etmişti de tüm yük bana kalmamıştı ama yine de bu yorulmuş olmama engel değildi.
"Meltem, bana bir bardak soğuk su verir misin?"
"Hemen geliyor."
Meltem kafemizin baristasıydı. Bense anladığınız üzere Bulut Kafe'de sahne alan bir sanatçıydım. Ah, hayır, maalesef henüz ünlü sayılmazdım ama kendimi sanatçı olarak tanıtmak hoşuma gidiyordu. Her gün öğle saatlerinde buraya geliyor ve geceye kadar güzel şarkıları seslendiriyordum.
Meltem'in verdiği suyu küçük yudumlarla içerken gözüm kafenin kapısına çarpmıştı. Kafenin sahibi Feride Hanım, yanında güzel giyimli ve uzun boylu, yakışıklı, genç bir adamla birlikte kafeye giriş yapmıştı. Su bardağı hala dudaklarımdayken Meltem'e yandan 'ne iş' manasında bir bakış atarak kaşlarımı kaldırdım. O da bilmiyorum dercesine omuzlarını silkti. Onun da benden arta kalır yanı yoktu yani. İkimiz de şaşkınlıkla patronumuza ve yanındaki adama bakıyorduk ve ben bu sırada suyumu yudumlamaya devam ediyordum.
Feride Hanım bakışlarını kısa bir süreliğine bana dokundurduktan sonra barın arka kısmına yöneldi. Meltem'e bir şeyler sorduktan sonra adama kaş göz yapıp biraz sonra geleceğini söyleyerek üst kata, yani idari kata yönelmişti. Genç adamsa Feride Hanım kafenin merdivenlerini tırmanırken benimle arasında bir sandalye boşluk bırakarak yandaki bar taburelerinden birine oturdu. Bu adamın kim olduğunu oldukça merak etmiştim çünkü burada çalıştığım iki yıl boyunca Feride Hanım'ın bu kafeye yanında karşı cinsten biriyle -köpeği Mila hariç- geldiğini hiç görmemiştim. Şaşkınlığım ve merakım bu yüzdendi.
Elimde durdukça ılıyan suyumu içiyor gibi yaparken görünmeyeceğimi düşünerek bardağın ardından onu süzüyordum. Ben genç adamı çaktırmadan süzerken o da bir şeyleri tartar gibi etrafı inceliyordu. En sonunda gözleri direkt olarak ona bakan gözlerime döndü. Sıcak bir gülümsemeyle baktıktan sonra söze girdi.
"Ne o? Daldın gittin."
Sözlerini duyduğum anda bardağın ağzında olan birkaç damla su boğazıma kaçmış ve ben de hazin bir öksürük krizine girmiş bulunmuştum tabii.
Deli gibi öksürürken tabureden inip göğsüme vurmaya başladım. Müşterilerden birkaç göz bana doğru dönmüşse de, şu an buna takılacak bir halde değildim. Karşımda oturan ve beni bu duruma sokan sözlerin sahibi olan adam da çok durmadan taburesinden atlayıp yanımda bitmişti. Hafif dokunuşlarla belimi sıvazlarken bırakmış olduğum su bardağını geri elime tutuşturmasıyla bardakta kalan suyu kafama dikmem bir olmuştu. Şükür ki, öksürüğüm bu hamleyle biraz olsun dinmiş ve ben rahatlamıştım.
"Yakalanmayı beklemiyordun sanırım ama o bardağın saydam olduğunu ve gözlerini açıkça görebildiğimin farkında olmalısın." Bir dur be adam. Nefesimi biraz olsun düzene soktuktan sonra aklımın ucundan bile geçmeyecek olan o cevabı verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çal Kalbimi
Ficção Geral"O zaman çal gitar!" Çal bakalım. Kalbimle beraber gitarını da çal.