Okulunuzun yakışıklı kumralının fotoğraflarına bakarken annenize yakalanmak.. Tanrı'm!
"Edwards? Anladın mı? O çocuktan uzak durmanı bir daha söylemeyeceğim." Derin bir of çektim.
"Anne, aynı okuldayız ama varlığımdan haberdar bile değil. Merak etme!" Laptop'ın kapağını sertçe indirirken aynı anda yatağımın üzerine fırlattım. "Gerçekten, bana ilgi göstereceğini nasıl düşünüyorsun?" Hızlı adımlarla banyoma girerken annemin gittikçe azalan sesi güzelliğim hakkında bir şeyler vızıldadı. Tamam, kabul ediyordum. Birçok erkeğe sorulduğunda çok güzeldim. Ama Tanrı beni kusursuz yaratmamıştı. Güzelliğimde kullandığı cömert tavrını karakterimde kullanmamıştı. Ruh halim genelde huysuz olurdu. Her şeyden sıkılırdım. Arkadaş olmaya çalışan insanları genelde kendimden uzaklaştırırdım. Nasıl olduğum sorulduğunda cevabım kısık bir inleme olurdu. Huysuzluk; hayatımın ana temasıydı. Bu yüzden insanlar güzelliğimi göz ardı etmeyi başarmıştı. Gerçekten, iç güzellik benimle anlam kazanmıştı, sanırım. "Ballı bisküvi" diye tabir edilen, (evet bu tabiri bulmak 1 ayımı almıştı, araştırmıştım) renkteki saçlarımı tepeden topuz yaptıktan sonra yüzümü yıkadım. Banyodan çıktığımda tahmin ettiğim gibi annem odadan ayrılmıştı. Pantolonumu ve bluzumu çıkartıp üzerime bol bir tişört giydim. Altıma bir şey geçirme ihtiyacı duymadan yatağıma uzandım ve rahatlamayı denedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Grouchy
Teen Fiction“Ah, selam.” Sesi ruhumda –evet olmayan ruhumda- bir şeyleri harekete geçirdiğinde kafamı kaldırdım. “Adın neydi?” Gözlerimi devirmek ve tek kaşımı kaldırmak arasında bir seçim şansı yapmaya gerek duymadan, her ikisini de gerçekleştirdim. Tamam, şım...