2. Bölüm

14 0 3
                                    

"Ah, selam." Sesi ruhumda -evet olmayan ruhumda- bir şeyleri harekete geçirdiğinde kafamı kaldırdım. "Adın neydi?" Gözlerimi devirmek ve tek kaşımı kaldırmak arasında bir seçim şansı yapmaya gerek duymadan, her ikisini de gerçekleştirdim. Tamam, şımarık. Bu oyunu iki kişi de oynayabilirdik. "Ah," dedim sesimi düz tutarak. "Siz kimsiniz?" Büyük bir kahkaha attı. "Nasılsın?"

"Standart, sen?" Kaşlarını çattı. "Standart? Standart olarak iyi misin, kötü mü?" Hey. Hep böyle uzun mu konuşurdu?

"İyi de olmam, kötü de. Bu yüzden standart." Küçük bir çocuğa okumayı öğretiyormuş gibi bir tavır takınmıştım. Birkaç saniye durdu ve cevap verdi. "Pekâlâ, ben iyiyim." Baştan aşağıya onu bir süzdüğümde ellerini iki yana açtı ve kendi etrafında döndü. "Hoşuna gitti mi?" Elimi kaldırdım ve yüzüme doğru salladım. "Fazla ilgiden boğulmak üzereyim." Bir kez daha güldü. Yanağımı işaret ve orta parmağı arasına sıkıştırdı. Ah. Kusacaktım. Heyecandan ve cidden, bu çocuğun egosundan nefes alamaz ve bana bakmaya tenezzül edemez olması gerekmiyor muydu? "Beni korkutuyorsun Dominic."

"Tanışmadığımızı sanıyordum?" Kolunu ittirdim ve derin bir nefes aldım. "Sıkıldım. Git." Kahkahası her seferinde biraz daha yüksek bir ton kazanıyordu. "Kızarmasan ve kalp atışlarını buradan duymasam ciddi olduğunu düşüneceğim." Gözlerimi devirdim. Tamam. Kalp atışlarım gerçekten hızlanmıştı. "Ödeve ne zaman başlıyoruz?" Suratından bir saniyede geçip giden ciddiyet dalgası kanımı dondurmuştu. Boğazını temizledi ve yaklaştı. "Okulun ergenlerinin aşırı ilgisinden sıkıldığım için sana şirinlik yapıyormuş gibi görünmeye çalışıyorum. Alışmasan iyi edersin. Ödeve falan başlamıyoruz, sen başlıyorsun."

Kahkaha atmak istiyordum ama küstahlığı kahkahamı boğazıma tıkamıştı.

Pekâlâ.

Kendini ve -bir saniye- beni ne zannediyordu?

Cevap vermemi dahi beklemeden ilerlemeye başladı. "Bekle!" Durmadı. Şaşırmadım. Şimdi dişlerimi göstermenin tam zamanıydı. Bu düşünce kafamdan kaçıncı kez geçiyordu bilmiyordum, evet, yakışıklılığı beni etkiliyordu ama bu beni diğer plastik beyinliler gibi görebileceği anlamına gelmiyordu. "Bekle, dedim!" Sesim neredeyse bahçede yankılanmıştı. Ah. Ses tellerimi kontrol ettirmeliydim. Neyse ki, boşuna harcanmamıştı. Durdu. Yavaş adımlarla döndü. En az onunki kadar yavaş adımlarla yanına gittim ve gülümsedim. Gerginliği kendini fazla belli ediyordu. "Kafandan ne geçiyor, benim hakkımda ne düşünüyorsun bilmiyorum. Ama bana emir vermeden önce, o her dediğini yaptığın Kevin'a git ve nasıl biri olduğumu sor, seni ahmak. Ödevde partnerin olarak sen, beni seçtin. Bilmem hatırladın mı?" Gergin, fazla gergin, bir gülümseme dudaklarına yerleşti. "Kendini ne zannediyorsun?" Güldüm. "Ben de aynı soruyu sana soracaktım."

Somurtuyordu. "Senin yerine o ağzı düşmüşlerden birini seçmeliydim. En azından istediklerimi yaparlardı."

Kafamı salladım. "İlk defa aynı fikirdeyiz." Omuz silkti. "Ne yani, ödev mi yapacağım?" Dudaklarımı büzdüm. "Senin seçimin." Kaşlarını kaldırdı. "Yani," diye devam ettim. "Dersten kalmak istemiyorsan, evet, ödev yapacaksın."

"Bugün Bay Tyler'a gidip partnerlerimizi değiştirmek istediğimizi söyler misin?" Ah. Tamam. Sinirlerimin bozulmadığını söylemem koca bir yalan olur. Gülümsemeye çalıştım. "Tabii ki, büyük bir memnuniyetle." Bir şey söylemeden gitti.

Tamam.

Elveda.

Bütün somurtkanlığımla okula yürüdüm ve eşyalarımı dolaba yerleştirdim. Bay Tyler'ı öğretmenlere ayrılan odaya girerken yakaladım. "Bay Tyler, birkaç dakikanızı alabilir miyim?" Gülümsedi ve kafasını salladı. "Tabii ki, Barbara." Herkes ilk ismimi kullanırken onun neden ısrarla ikincisini kullandığını merak ediyordum. Her neyse, konumuz bu değildi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GrouchyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin