autumn of 2019 ; ankara, türkiye"Havalar orada nasıl?" telefonun diğer ucundan gelen ses ile Mira derin bir nefes almıştı. "Hava güzel ama bazen çok boğucu oluyor, sıkılmıyor değilim."
Mira geçen sene üniversiteyi kazanmıştı, İstanbuldaki aile evinden kısa süreliğine de olsa ayrılmış Ankara'da yurtta yaşamaya başlamıştı.
İlk sene onun için çok yorucuydu, hem mental olarak hem de fiziksel olarak.
Uzunca bir süre yeni arkadaş edinememişti, edindiğinde her şeyin düzeldiğini hissetmişti ama ev özlemi onu her geçen gün daha da etkiliyordu.
Lisenin son senesindeyken bir an önce mezun olup şehir dışında üniversite okumak istediğini dile getiriyordu her seferinde ama işlerin bu kadar zor olacağını düşünmemişti.
"Kanka, bence kesin böyle Rory Gilmore vibe'ı veriyordur Ankara"
Mira, telefonun diğer ucundaki Buse'ye gözlerini devirmişti. "Hee kanka, ne demezsin. Rory Gilmore'a dönüşecem yakında."
Bir eliyle telefonu kulağına tutarken diğer eli ile çantasını son kez kontrol etmişt . "Baksana ne dicem, benim kütüphaneye gitmem gerek. Akşama arar konuşuruz?"
Buse derin bir nefes almıştı, o da İstanbul'da oldukça sıkılıyordu. "Tamam, ama unutma!"
"Unutmam!" diyip kapatmıştı Mira telefonu. Koyu kırmızı botlarını da giydikten sonra yurt odasından dışarı çıkmıştı hızlıca.
Yağmur yağmadan kütüphaneye geçip favori masasına kurulması gerekiyordu. Yolda giderken markete uğramaya karar vermişti, eğer olurda acıkırsa diye yanına bir kaç bisküvi almayı planlamıştı.
Kablolu kulaklıkları kulağından düşmesin diye kasa sırasında büyük bir çaba ile uğraşırken koluna çarpan birisinin yardımı ile kulaklık Mira'nın kulağından kayıp gitmişti.
"Ya" Mira kendi kendine mırıldanıp kulaklığın kablosunu tutmuş ve kafasını yavaşça kaldırmıştı.
"Sen?"
Mira, karşısındaki adama dikkatlice baktı. Yüzünü iyice süzdükten sonra hafif gülümseyip kafasını sallamıştı. Gözlerini kısıp küçümseyici bir şekilde karşısındaki adama bakıp konuştu ardından "Çakma Burak Yılmaz"
Barış Alper, şaşırmış bir şekilde ona bakarken ne kastetmek istediğini düşünmüştü. "Değilim" demişti ardından, kısaca.
Mira göz devirip derin bir nefes almış, ardından da önüne dönmüştü. "Rize'den Ankara'ya nasıl geldin?"
Barış Alper'in sorduğu soru ile Mira tekrardan kafasını ona çevirmişti. "Yürudum yayan geldum" aklına gelen müthiş espriyi araya sokmazsa akşam yatağına gönül rahatlığı ile gidemezdi.
Fakat Barış, cevabı ile onu şaşırtmamıştı. "O İstanbul'a değil miydi ya?" bir de boynunun arkasını düşünürken kaşımıştı.
Mira, Barış'a bakakalmıştı. Bu pratik zekalık karşısında ne diyeceğine dair bir bilgisi yoktu. Sorduğu soruya o da soru ile cevap vermişti. "Senin Ankara'da ne işin var?"
Barış gülümseyip hızla karşısındaki bayanı cevaplamıştı. "Buraya transfer oldum."
"Hmm" Mira kafasını sallayıp sıranın ona gelmesi ile hızla bisküvilerin parasını ödeyip ilerlemişti. Barış Alper kendi aldığı 1 litrelik suyun fiyatını ödedikten sonra hızla Mira'ya yetişmişti. "Sen neden benim sorumu cevaplamadın?"
Mira diğer kulağındaki kulaklığı da çıkardıktan sonra giydiği kabanın cebine sokuşturmuştu. "Okumaya geldim."
Birlikte marketten dışarı çıkmışlardı, ne Mira ne de Barış konuşmayı daha nasıl ilerletebileceklerine dair bir fikirleri yoktu.
Biraz ilerledikten sonra Barış konuşmuştu. "Bu saatte sanırsam dersten yurda dönüyorsun?" Mira kafasını iki yana sallayıp onu cevaplamıştı. "Yok, kütüphaneye geçiyorum sınavlara çalışacağım."
Barış kafasını sallamakla yetinmişti. "Sende galiba antrenmana gidiyorsun?" diye eklemişti sözüne Mira. "Evet, antrenman-"
Barış olduğu yerde duraksamıştı. "Doğru ya, antrenman!" Mira'da birkaç adım sonra durmuştu. "Benim antrenmana gitmem gerek!"
Mira ona gülüp kafasını sallamıştı, "E git o zaman".
Barış elini sallayıp arkasına dönmüş ve hızla koşmaya başlamıştı, hatırladığı şey ile durup bu sefer Mira'ya doğru geri koşmuştu.
Mira'nın tam önünde durup soluklandıktan sonra; "Şey, telefon numaranı alabilir miyim? Takım arkadaşlarım haricinde kimseyi tanımıyo-"
"Alabilirsin" Mira cebindeki telefonunu alıp numara ekranını hızla açmıştı.
Kocaman bir şehirde tek başına hissetmenin nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyordu, tanıdığı birisine ise yardım etmek onu çok mutlu ederdi.
Barış, ona uzatılan telefona kısa bir süre baktıktan sonra hızla eline alıp kendi numarasını ezberden yazmış ve adı ile kaydetmişti. Kendisini çaldırıp kapatmış ve telefonu geri Mira'ya geri uzatmıştı.
"Mira'ydı dimi?"
Mira kafasını salladığı gibi Barış tekrardan diğer yöne doğru koşmaya başlamıştı.
Mira birkaç saniye Barış'ın koşmasını izlemiş, sonrasında ise kütüphaneye doğru yürümeye devam etmişti.
Uzun zaman sonra tanıdığı birisini görmek ona da iyi gelmişti.
niye buraya fotoğraf ekleyemiyorum ben?
kuzey tekinoğlu esprisi yapacaktım ama fotoğraf eklenmiyor
neyse bende anlatayıp yapayım.
barışın sabahın erken saatlerinde mira'ya attığı mesaj;
- günaydın. bugün benimlen evlenir misin?
<ıhı evet>
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐮𝐧𝐮𝐭𝐚𝐦𝐚 𝐛𝐞𝐧𝐢. -barış alper yılmaz.
Fanfictiongölgen gibi, adım adım. her solukta benim adım. ben nasıl ki unutmadım, sende unutama beni. - barış alper yılmaz. 53.