"Renjun, bi bakar mısın?"
Renjun amirinin duyduğu sesiyle sandalyesinden hızla kalkıp hazırola geçerken amiri çoktan arkasını dönüp içeri geri dönmüştü. Renjun derin bir nefes alıp kendini düzeltti ve amirinin odasını çaldıktan sonra gir komutuyla karşısında durdu.
"Buyrun amirim."
"Bir ihbar üzerine han nehrine gitmen gerekiyor."
"Tabii amirim. Olay neymiş?"
"Genç bir erkek çıplak bir şekilde sudan çıkıp yere uzanmış. Birkaç kişi ona ne olduğunu sorunca gökten indiğini söylemiş."
"Sarhoş muymuş efendim?"
"Bilmiyorum insanlar sarhoştan çok kafadan gidik gibi göründüğünü söylediler. Gidip bir kontrol et. Duruma göre hastaneye götür. Sonra nereden gelmiş? Saldırıya mı uğramış? Kimsesi var mıymış? Öğren."
"Peki amirim.. İzninizle gideyim o zaman.. İyi akşamlar."
"Tabii Renjun. Sana da kolay gelsin.."
Renjun saygıyla eğildikten sonra masasının çekmecesinde duran silağı alıp beline koymuş ardından merkezden çıkıp devriye arabasına binerek han nehrine doğru yola koyuldu. Bu tarz olaylarla daha önce çok kez uğraşmıştı. Sarhoşu, yankesicisi, istismarcısı sokaklarda resmen cirit atıyordu. Bu yüzden han nehrine geldiğinde temkinli olmak için bir elini belindeki silahını atıp yürümeye başladı.Akşam ve mesai saati bitimi olduğu için pek kimse yoktu. Gerçi olsa bile Renjun'in aradığı kişiyi bulması zor olamazdı. Nasılsa aradığı kişi çırılçıplaktı. Yani en azından insanlar anlaşmış gibi aklını kaçırıp çıplak gezinmiyorlarsa bulmakta zorlanmayacağını düşünüyordu.
Sonra düşüncesini kanıtlayan bir şey oldu. İlerideki bankta boylu bozuna uzanan bir beden gözlerine çaparken gökyüzündeki parlak ayın yaydığı ışıkla yanlış görmediğine iyice emin oldu. Bu aradığı çırılçıplak olan adamdı. Yanına bir kıyafet ya da bir battaniye almadığı için pişman olurken sıkıntılı bir nefes verip ilerlediğinde dikkatini çeken ilk şey gen adamın yara bere içinde kalmış ayaklarıydı. Kaşları çatılırken adamin ne yaptığına baktığında gözlerinin kapalı olduğunu gördü."İyi akşamlar efendim. Bakar mısınız?"
Genç adamın gözleri açıldığı gibi anında kendisini bulurken, Renjun keskin bakışlar yüzünden vücudunda bir ürperme hissetti.
"İyi misiniz efendim? Neden bu haldesiniz?Saldırıya mı uğradınız?"
Fakat genç adam konuşmak yerine sessizce Renjun'e bakmayı sürdürüyordu.
"Korkuttuysam üzgünüm efendim. Ben polisim. Endişelenmenize gerek yok. Bana ne olduğunu anlatabilirsiniz. Öncelikle isminizi öğrenebilir miyim?"
"Jeno."
"Anlamadım?"
Genç adam doğrulup oturur pozisyonuna geçtiğinde Renjun uyluklarına bakmamaya çalıştı.
"Birilerinin bana Jeno diye seslendiğini hatırlıyorum."
Renjun en azından bir şeyi öğrenebildiği için rahatlıkla tebessüm etti.
"Kimler peki? Aileniz mi?"
"Bilmem ki.. Aile sayılırlar mı?"
"O ne demek?"
"Ben sadece onların söylediklerini yerine getiren bir elçiydim.. Keza diğerleride öyle ama ben onlara kıyasla buna bir son vermişken neden içimdeki sıkıntı hala geçmiyor?"
"Neyden bahsediyorsunuz? Birilerine mi bulaştınız? Eğer sizi bu hale getiren onlarsa nerede bulacağımı söyleyin lütfen."
"Bulamazsınız."
"Ne?"
"Eğer onlar kendilerini göstermezse asla bulamazsınız."
"Böyle bir şey mümkün değil efendim. Eğer korktuğunuz için söylemiyorsanız-"
"Eğer şuan beni görüyorsan, ben istediğim içindir.. Renjun.."
Renjun'in kaşları çatılırken içini rahatsız edici bir his kapladı. Mesleği gereği karşılaştığı insanların nasıl biri olduğunu artık çözebiliyordu fakat karşısında ifadesiz suratıyla oturan bu genç adamın gözlerinde okuyamadığı bir bilinmezlik vardı.
"Size ismimi söylemediğime eminim."
"Yanılıyorsun, Renjun.. Söyledin. Sadece hatırlamıyorsun. Yine de bunu ne zaman yaptığını çözeceğine eminim çünkü sen zekisin ve beni asla hayal kırıklığına uğratmazsın..."
Sağ ayakla girişimi yapıyorum. İlham geldikçe devam ettireceğim, bakalım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel, Noren
Fanfiction"Eğer şuan beni görüyorsan, ben istediğim içindir Renjun." Huang Renjun x Lee Jeno